SULTANÖNÜ PINARLARI
Eskişehir’de Yetişen Önemli Şahsiyetler
Geçmiş zamana tarih denir mi? Bu soruya evet demek eksik olur. Çünkü zaman tek başına tarih olamaz, zamanın yanında mekan, olay ve kahramanların yani başka bir deyişle insanın olması gerekmez mi? Tarihin tanımını yapmak zorunda kalırsak, bizden önce yaşamış insanlar hakkındaki kültürel, sosyolojik ve ekonomik olayları sebep ve sonuçlarıyla tarafsız olarak aktaran bilime denir. İnsanın bulunduğu her yer, zaman ve konuda tarih vardır. Dinler, felsefe, sanat, Türk, Selçuklu, Osmanlı, Konya, Kütahya, Bursa tarihi gibi. Tarih bilimini bilmek, hayatında kullanmak mesleği ne olursa olsun her kişi için ihtiyaçtır. “Tarih ibret alınmazsa tekerrürden ibarettir” tezi bu bilimin değişik bir boyutudur. İnsanın kendisine sunulan ömür sermayesini bilinçli olarak kullanmasını öğütlemesidir. Yunus Emrenin deyişiyle “İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendin bilmesen bu nice okumaktır.”Bu evrensel bir çağrıdır. Bu çağrıyı Mevlana’da İbn-i Sina’da, Muhammed İkbal’de, Gandi’de, Edison’da, Newton’da ve Leonardo de Vinci’de…görebiliriz. İsimlerini artırabileceğimiz bu kişiler insanlara rehber, geçmişle gelecek arasında köprüdür. Bilinen medeniyetlerin temsilcileridir.
Bir medeniyetin insanlık tarihinde yerini almasını sağlayan o medeniyet sahibi toplumun çıkardığı, düşünür, bilgin, sanatkâr ve devlet adamı gibi şahsiyetlerdir. İnsanlık âlemi bu şahsiyetlere ne kadar teşekkür etse azdır. Çünkü bilimde, teknolojideki gelişmeler hayatımızı kolaylaştırdı. Bu şartlar onların özverili çalışmalarıyla oluştu. Medeniyet coğrafyasında bizim medeniyetimiz geniş yer kaplar, bütün insanlığı kucaklar. Bizler gittiğimiz her yere bilimi, adaleti, özgürlüğü, barışı, huzuru mutluluğu götürürüz. Çünkü bizim medeniyetimizde paylaşmak esastır. Bizim medeniyetimizden çıkan şahıslar bizim öz değerlerimiz, dinamiklerimizdir.
Hayatlarını yazmaya çalıştığımız öz değerlerimizden Nasreddin Hoca, Yunus Emre, Dursun Fakih, Hızır Bey Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Şeyh Baba Yusuf sanki Anadolu’nun bağrından kaynayan birer pınar gibi, suyundan içenleri kana, kana suluyor. Nasreddin Hoca hikmet ve mizah dünyamızın seçkin siması sadece Türkler değil tüm insanlar arasında söylenen nükteli ve latifeli fıkraların kahramanı, halk filozofu ve ermiş kişidir. Onun fıkralarında daima sağlam bir şahsiyet dokusu çarpar, belli bir dünya görüşü çarpar.
Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Anadolu’da çalkantılı bir dünya vardı. O sade diliyle halkın duygu ve düşüncelerini ve dertlerini şiirlerinde yine halkın diliyle aktarmıştır. Yunus Emre mutluluğu düşünce ve faziletin yanında sevgide hoşgörüde bulmuştur. Edebiyatta, tasavvufta, felsefe ve ahlak sahasında günümüze kadar tesirini göstermiştir.
Dursun Fakih, ilim ve fazilet sahibi, güzel ahlakta, Allah (C.C)’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmada çok ileriydi. O, her zaman ömrünün son anına kadar devlet büyüklerine rehberlik etmiş, Osmanlı Devletinin kuruluşundan itibaren yükselmesine ilerlemesine büyük katkısı olan ilim ve devlet adamıdır. O, Osmanlı Devletinin ilk kadısı ve ilk müftüsüdür.
Hızır Bey Çelebi çağ açan Fatih Sultan Mehmed Han’ın dikkatini çekmişti. Cihan padişahı İstanbul’u devletin başkenti yaptığında Onun bilgisinden istifade etmek istedi. O’da bilgisi, deneyimi, aklı ile hayatı boyunca ilklere imzasını atacak, ismini çağlara taşıyacaktı. Hızır Bey Çelebi ince ruhlu, duygulu bir şair, açık fikirli, onurlu olgun düşünür, kendisinden söz edildiğinde İlim dağarcığı unvanını hak etmiş bilgindi. Türk edebiyatında ebced hesabıyla tarih düşürmeyi geliştirmiş. Kıtanın son mısrasındaki harflerden tarih düşürmeyi bulan sanatkârdır. Gayr-i müslim vatandaşıyla hükümdarı aynı mahkemede yargılayıp, suçlu bulduğu Fatih’i davacının önünde cezasını infaz edecek kadar adil ve cesur devlet adamıydı. Savaştan yeni çıkmış, virane olmuş bir kenti imar edecek kadar şehir planlayıcısıydı. O, ilk belediye başkanıdır. Belediyecilik konusunda koyduğu esaslar dünya belediyeciliğinde bugün bile geçerli ve uygulanabilir kurallardır.
Hoca Sinan Paşa zamanın bilim ve devlet adamlarındandır. On dokuz yaşlarında müderrislikle görevlendirilmiş, otuz yaşında kendisine vezirlik verilmişti. Bilgiyi her yerde, yaşta öğrenme ve öğretmeye özen göstermişti. Batılı ülkelerde ve bizde yaygın, mektupla ve açık öğretim olarak bilinen sistemi uygulayan ilk eğitimcidir. Atomu inceleyerek atom konusunda yazılanlara eleştiriler getirebilen, Ali Kuşcu gibi matematik âliminin matematikte karşılaştığı sıkıntıları çözen, Utarit gezegeni uzaklığı hesabı konusundaki güçlükleri aşabilen bir bilim adamıdır. Türk edebiyatında süslü nesir Sinan Paşa uslubu olarak bilinen süslü, sanatlı nesir çığrını açan ilk sanatkârdır. Bu ekol Fuzuli’den Nergisi’ye, Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Süleyman Nazif’e kadar devam etmiştir.
Şeyh Baba Yusuf Sivrihisari Fatih Sultan Mehmed Han’dan sonra devletin yönetimine gelen Sultan İkinci Bayezid Veli’nin danışmanıydı. Sultanla baba oğul hukuku doğuracak kadar birbirine yakın iki şahıstan biriydi. Gönül insanı idi. Gönülleri çoşturan, sözleri inanmış ve son derece samimi kâmil bir zatın dudaklarından çıkan, her kelimesi insanın kalbini delip, derinliğe inen geniş tesirler oluştururdu. O, yaşadığı dönemde çok yönlü münevver, pozitif ilimle dini ilimi birleştiren seçkin bir ilim adamıydı. Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V)’ın Ravza-ı Mutahharasında dile getirdiği nazım ve mesnevi tarzındaki Kitabı Mahbubiyesi ile edebiyat dünyamızdaki yerini almıştır.
Seyyid Aziz Mahmud Hüdayi devrinin tanınmış, sevilen saygı duyulan simalarından biridir. Kanuni Sultan Süleyman’dan IV Murad’a kadar sekiz Padişahın ömür çizgisinde bulunmuştur.
Devlet adamlarından, ilim sahibi kişilere kadar bütün insanlara ulaşmış, Anadolu ve Balkanlar’da ilmi, dini ve tasavvufi konularda derin tesirler bırakarak şöhreti günümüze kadar ulaşmıştır.
Mehmet Kaplan geleneksel edebiyatımız üzerindeki araştırmalarıyla olduğu kadar Çağdaş Türk Edebiyatı ile ilgili incelemeleriyle de dikkati çekmiş ve özellikle, sanatı daha muhafazakâr açıdan ele alan edebiyat çevrelerinde etkili olmuş bir edebiyat tarihçisi ve eleştirmenidir. O şahsiyeti, fikirleri ve eserleriyle Türk Kültür ve fikir hayatına damgasını vurmuş değerli bir fikir adamı ve araştırıcıdır. Yazarak düşünmeyi bir alışkanlık haline getiren ve her sabah adeta jimnastik yapar gibi yazı yazan, öğrencilerine de daima “yazarak düşünün” tavsiyesinde bulunur.”Ben okurken, yazarken yaşadım, yani değiştim.”der.
Fahrettin Kerim Gökay Psikiyatri ve Nöroloji sahasında tıp dünyasında, batı devletlerinde ve Türkiye’de tanınmış bilim adamıdır. İstanbul Valiliği ve Belediye başkanlığı, İmar ve İskân, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı sırasında yaptığı hizmetlerle devlet adamlığı herkes tarafından bilinmektedir.
Mülazım Ahmet Hamdi Bey, Karadeniz Bölgesinde işgalcilerden cesaret alarak Türklere saldıran Rum çetelere karşı askerleriyle dağa çıkarak mücadele başlattı. Bunun üzerine İngilizler, İstanbul Hükumetine nota verdiler, baskılara dayanamayan Hükümet Mustafa Kemal Paşa’yı asayişi sağlama göreviyle bölgeye gönderdi.19 Mayıs 1919 ‘da Samsun’a çıkan Atatürk Milli Mücadeleyi başlattı. Sonuç olarak Ahmet Hamdi Bey dolaylı da olsa Milli Mücadele’nin başlamasına vesile oldu.
Yolumuzu aydınlatan büyüklerimizi her yönüyle tanıma ve tanıtma maksadıyla yazmaya çalıştığımız bu eserde onların yaşadığı dönemi irdeledik. Hayatlarını incelerken dönemlerinin sosyolojik ve kültürel ikliminde sadece gezintiler yaptık. Onları günümüze taşıyan özelliklerinden söz ettik. Eserlerini sıraladık. Eserlerinden bölümler sunduk. Bazen yorumladık, bazen yorumunu size bıraktık. Özetle elimizdeki eser uzun yıllar araştırmanın bir ürünüdür. Medeniyet alanımızdaki isimsiz kahramanlarımızdan sadece bir kaçının hayat hikâyesinden oluşmuştur. Kültür hayatımıza böyle bir eseri kazandırabildiysek ne mutlu bize. Çalışma bizden, başarı ve yardım Allah (C.C.)’dandır.
Uzun yıllar emek verdiğim bu çalışmamın okuyucuyla buluşması için gerekli destek ve katkıyı esirgemeyen, kültürel çalışmalara ve organizasyonlara imza atmakla dikkat çeken, kendisi de bir Eskişehirli ve Eskişehir sevdalısı olan Tepebaşı Belediye Başkanı Dr.M. Tacettin SARIOĞLU’na kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Yusuf Mesut KİLCİ 2007 Eskişehir
***
Yorum Yaz