Başlıklar
HAMAMLAR
Hamamkarahisar köyünde Dutlu ve Kadıncık köyleri yol ayırımından evvel, tarihi köprüden sonra sağda ve Hamamkarahisar caminin kuzeyinde yer alır. Tahsin Özalp, Umurbey vakfiyesine dayanarak, hamamın 1175 yılında Umurbey tarafından yaptırıldığını belirtmiştir. Ancak atıf yapılan Başbakanlık Arşivi Tapu Tahrir Defterindeki 453:151 B numaralı belge, Umurbey’in değil oğlu Selçuk Beyin olup 15. yy. da hazırlanmıştır. Hamamın banisinin Umurbey olduğunu kabul edersek, hamamın da 15. yy. ilk yarısında inşa edilmiş olması gerekir. Hamamkarahisar Caminin 1259 yılında yaptırılmış olması, bu hamamın da eskilere uzandığını gerekli kılmaktadır. Muhiti incelediğimizde eski hamam kalıntılarının tarihi köprüyü geçişten sonra sol tarafta olduğu ifade edilmektedir. Mevcut hamam sağ taraftadır. Kadın erkek ayrımı, binanın mimari yapı tarzı, bu eserin bir Türk eseri olduğunu gösterir. Kadınlar hamamında, kurna önünde muhtemelen çocukların yıkanması için derin olmayan bir oluk olup, iki kurnadan gelen su havuza buradan akar. Gerek bu oluk, gerek kadınlar hamamı önündeki yıkılmadan evvelki halini bildiğimiz tarihi sivri kemerli, iki tuğla bir taş şeklinde almaşık düzende yapılan (eski yıkık) çeşmenin çeşmeye gelenlerce, kadınlar hamamından çıkanların görülmemesi için, yatık L seklinde duvar uzantısı doğudaki hamamın, eskiden beri kadınlar hamamı olarak kullanıldığını gösterse gerektir.
Hamamlar birbirine bitişik sekizgen prizma gövdeli, doğu batı doğrultusunda iki ayrı bölümlüdür. Batıdaki bölümün güneyinde, doğudaki bölümün doğusunda, eksende dikdörtgen biçiminde birer kapısı vardır. Kapı üzerindeki sivri kemerler tamirde sıvanmış olmalıdır. Hamamların her birinde sivri kemerli ve dikdörtgen biçiminde sekiz nis (girinti- mahalli halk bunlara baca der.) bulunmaktadır. Ortadaki sekizgen havuzun kenarları, 1960 lı yıllardaki tamirde daraltılmış olup nişlere konan çeşmelerde çalışmamıştır. Erkekler bölümüne su, üç kurnadan akardı. (Şimdi her iki hamamda birer kurnadan akıyor.) Hamamların kubbeleri, sekizgen kasnağa oturan 5. 80 metre çapındadır. Duvarlar moloz taşla, kubbeler şaşırtmalı tarzda tuğla ile örülmüştür.
Hamamların kapı girişlerinin önünde, aynı seviyede soyunma mekanları varken, yakın zamanda ihtiyaca cevap vermeyen, yapı ile bağdaşmayan, uydurma yerler yapıldığı görülüyor. Burada hamamlarla uyumlu ve ihtiyaca cevap verecek soyunma mahalleri yapılmasında, mahalli kullanım için de zaruret vardır. Hatta bu, yeni tesislerden ayrı düşünülmelidir.
Hamamların suyu, iki hamamın arasında ve kuzey kesiminde takribi 80 cm. çapında bir kuyudan yükselir ve iki hamama taksim olur. Kurnaların kapanması halinde dahi, suyun kuyudan yükselmediği ifade edilmiştir. Hamamın kuzeyindeki caminin doğu tarafında yapılan artezyen deneyinde, boruların 30 metre derinlikten sonra, 15 metre boşluğa gittiği, cami batısında 10 metre ve daha batıda 5 metre düşüş görüldüğü deneyle anlaşılmıştır. Bundan, kaplıca suyunun cami ile arasında bir mağara vücuda getirdiği mağarada mevcut suyun hamamın kuyusundan yükselebildiği yer ve seviyede hamamların yapıldığı anlaşılmıştır. Muhtemel ki bu mağaraya karışan soğuk sularla hamamın suyu 35°’de karar kılmıştır. Bu muhitte kesinlikle yeraltı suları için bilinçsiz sondaj yapılmamalı hatta DSİ bu yasağı dikkatle takip etmelidir. Köyün ihtiyarları bir zelzele sonrasında, kaplıca suyunun birkaç gün kesildiğini, sonra günlerce bulanık aktığını beyan etmişlerdi.
Hamamın mülkiyeti Eskişehir Valisi Osman Meriç (5. 2. 1966-10. 5. 1967) zamanında, Özel İdare’den satın alınarak (İrfan Gider’in Belediye Başkanlığı sırasında) Sivrihisar Belediyesi ne mal edilmişti. 1983 yılında hemşehrimiz İsmet Çağlar Paşanın ve Vali Hanefi Demirkol’un gayretleri ile buraya Özel İdare tarafından iki yeni hamam ve konaklama yerleri yapıldı. Hamamın suyu karşılığında, Sivrihisar Belediyesine (Av. İbrahim Demirkol zamanında) tesislerden pay verildi.
Bu inşaat sırasında, İl Bayındırlık Müdürlüğünde bahçe düzenlemesi yapan mimar ve inşaat sırasında Vilayet, Kaymakamlık ve Müzeler Müdürlüğü uyarılmış olmasına rağmen Uluyol üzerindeki (Geçek Çeşmesi ile birlikte ayakta kalabilen) Selçuklu çeşmesi, maalesef kurtulamadı. Sadece tesise girişte ve karşıda temelleri kaldı. Konya Anıtlar Kurulu, bu eserin de korunması gerektiğini vurgulamıştı. Bu hamamı yaptıran Umurbey’in ve oğlu Selçuk Bey in Sivrihisar’da bir çok imar faaliyetinde bulunan kişiler olarak, rahmetle yad edilmesi gerekir.
Yeni hamamların yapılması ile eski hamamlar kaderine terk edilmiş, iki hamam kubbesi arasına konan su deposu görünümü tamamen bozmuştur. Hamamların yapılışı sırasında, yapılacak hamamların, hamamın kuzeyine yapılması önerimiz, sahanın hafriyata müsait olmadığı gerekçesi ile uygulanmamıştı. Gelip geçenlerin beğenisini kazanan ulu ağaçlar gölgesinde çayırlık alan, civarda başka yer yok gibi beton binalarla doldurulmuş, caminin önü tarihi eser olarak kapatılmaması gerekirken estetikten yoksun iki hamamla, yeşil alanın canına okunmuştur. Bu fikrimize, modernlikten dem vurarak itiraz edenlerin (1960 yılından beri tetkik ettiğim) emsallerini görmelerini, büyüklük bakımından emsal olabilecek Oylat Orman Sosyal Tesisleri ve Hamamını görmelerini salık veririm. Bu hamamlara giden suyun, şişirilerek yeni hamama gönderildiği anlaşılıyor. Kaplıca sularının şifa vermesi, kaynaktan çıktığı anda kullanılmasına bağlıdır. Kaldı ki yeni hamama nakil sırasında, kaynakta 36° olan suyun daha soğuduğu görülmektedir. Çalışmayan duş mahalleri çalıştırılır ve burada ısıtılarak kullanılması sağlanırsa ve diğer hijyenik kurallara uyulursa isabetli olacaktır. (Havuzun suyunun boşaltılıp temizlenmesi, dezenfektesi ve yıkanmadan havuza girilmemesinin tercihi gibi)
Fakat her halükarda yeni yapılan hamamların, simdi bulunduğu yerden kaldırılması ve tarihi hamam kuyusundan tabii akışı sağlayacak bir yere, mesela kuzeyine veya eski hamam kalıntıları olduğu bilinen, hamama gelirken geçilen tarihi köprünün soluna yapılması isabetli olacaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlanan ‘Türkiye’de Sağlık Turizmi ve Kaplıca Planlaması-1988″ isimli eserde kaplıcanın değerlendirmesi şöyledir:
Eskişehir Çardak Kaplıcası Yer ve Konumu: Çardak kaplıcası, Ankara-Sivrihisar yolunun güneyinde Hamamkarahisar köyü sınırları içinde yer alır. (Ankara yolu Nasreddin Hoca’ya kadar çift yoldur. Nasreddin Hoca-kaplıca arası asfalt ve 15 km., Ankara’ya uzaklığı 115 km.’dir.)
Kaynak Akım Değeri ve Banyo Kapasitesi: Kaynak doğal çıkışlıdır. 40 litre/sn. akım değerine, 9840 kişi/gün/banyo kapasitesine sahiptir. Sondaj gereği yoktur.
Fizik-Kimyasal Özellikleri ve Etkili Olduğu Hastalıklar: Su sıcaklığı 360C, PH değeri 7. 5, radon değeri 33. 3 eman/litredir. Kaplıca suyu; Bikarbonattı, Kalsiyumlu, Sodyumlu, Bromürlü ve radyoaktif bir bileşime sahiptir. Kaplıca suları banyo ve içme kürleri için elverişlidir. Romatizmal hastalıklar, sinir sisteminin uyarılması, sindirim sistemi hastalıkları, böbrek ve idrar yolları hastalıkları, metabolizma bozukluklarına olumlu etki yapar. Tecrübelerimize göre: suda kükürt de vardır. Cilt hastalıklarına gayet müessirdir. Eskiden sünnet olan çocukları buraya getirirler yaraları en kısa zamanda iyi olurdu.
Kaynak Emniyeti ve Yerleşme Durumu: Kaynak emniyeti sağlanmıştır. Kaynak yakın çevresi, yeni yapılaşma ve gelişmelere çok elverişlidir. Çevre bağ-bahçe deseni ile kaplıdır.
Alt-Üst Yapı Durumu: Yol durumu yeterlidir. (1987’de yeni kaplıcalar ve dinlenme tesisleri yapılmıştır.)
Genel Değerlendirme: Kaplıca sularının tam analizleri yapılmıştır. Hidrojeolojik etüdü ve haritası henüz yaptırılmamıştır. Suyun kullanma hakkı köy tüzel kişiliğine bırakılmıştır. Çardak kaplıcasının “kaplıca yerleşmesi” olarak geliştirilmesi mümkündür. Eskişehir-Ankara arasında yer alan vasıflı, bol su verimli Çardak ılıcasının planlı olarak ele alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Not: Bugün kaplıcanın mülkiyetinin %85’i İl Özel İdaresi’ne, %15’i Sivrihisar Belediyesi’ne aittir.
ESKİŞEHİR-ÇARDAK KAPLICA SUYU ANALİZ RAPORU
İyonlar | mg/lt | me/lt | % me |
Sodyum (Na+) | 64.8318 | 2.8200 | 30.5310 |
Potasyum (K+) | 2.8543 | 0.0730 | 0.7904 |
Kalsiyum (Ca++) | 95.8041 | 4.7902 | 51.8616 |
Magnezyum (Mg++) | 18.7000 | 1.5391 | 16.6632 |
Demir (Fe++) | 0.0500 | 0.0018 | 0.0195 |
Aliminyum (Aİ++) | 0.1075 | 0.0119 | 0.1288 |
Çinko (Zn++) | 0.0160 | 0.0005 | 0.0055 |
TOPLAM | 182.3637 | 9.2365 | 100.0000 |
Klorür (CI-) | 42.0810 | 1.1870 | 12.8099 |
iyodür (I-) | 0.1300 | 0.0010 | 0.0108 |
Bromür (Br -) | 2.6750 | 0.0335 | 0.3615 |
Florür (F-) | 0.0166 | 0.0009 | 0.0097 |
Sülfat (S042-) | 47.5000 | 0.9896 | 10.6796 |
Nitrat (N03-) | 4.5407 | 0.0732 | 0.7899 |
Bikarbonat (HC03-) | 425.7800 | 6.9800 | 75.3267 |
Hidroarsenat (Has042-) | 0.0792 | 0.0011 | 0.0119 |
TOPLAM | 705.1662 | 9.2663 | 100.0000 |
Metaborik Asidi (HB02) | 2.7000 | ||
Metasilikat Asidi (H2Sİ03) | 51.6660 | ||
GENEL TOPLAM = | 759.5322 | ||
Serbest Karbondioksit | 15.5 mg/lt | ||
Sıcaklık | 350 C | ||
pH | 7.5 | ||
Radon (Ra222) | 3333 Pci/lt |
Kimyasal Sınıflandırma: Bikarbonattı (% 75,32 milival), Kalsiyumlu (% 51,86 milival)
Sodyumlu (% 30,53 milival) ve Bromürlü (2,67 mg/lt) ve Radyoaktif (3333 Pci/lt).
Sonuç: Son aldığım bilgilere göre İller Bankasında Jeotermal bölümü teşkil edilmiş ve en modern cihazlarla donatılmıştır.
Bir ihtisas merkezi olarak buradan istifade edilmesi gerektiği kanısındayım. Modern kaplıca düzenlemelerinde, eski tesislerin restorasyonla işlevlerinin devamına, gerekirse giriş çıkışların dahi ayrılarak eskiden olduğu gibi bölge halkının, hatta bohçaları ile gelip istifadelerine imkan sağlanması; tarihi koruma gereği olduğu gibi; yeni yapılan tesislere de rağbeti artıracak burada da başka bir kesime hitap edilmiş olacaktır.
Belediye Başkanı merhum Muzaffer Atasoy zamanında, eski tesislerin düzenlenmesi ve restorasyonu için sunulan projeye göre ayrılan para; Sivrihisar’ın öncelikle hidroelektriğe kavuşması için kullanıldığından proje tahakkuk edememiştir.
* * *
Sivrihisar Kurşunlu mahallesi, Prof. Dr. Mehmet Kaplan Caddesinde (tapuya göre Akcami Sokak’ta) 29-28 Kb pafta -280 ada -1 parsel numarada Vakıflar Genel Müdürlüğü adına kayıtlıdır. Kayden 652 m2’dir.
Tarihi kaynaklar vakıf olan hamamın, Seyyid Nureddin’in kızı ve Karaca Ahmed Sultan’ın eşi Nuriye Bacı tarafından 1490’da veya başka kaynaklara göre yine aynı şahıs tarafından Anadolu Selçuklular, Beylikler devrinde yapılmış olduğunu, hamamın ön kısmında bulunan ortası şadırvanlı ilavenin ise Sultan 1. Ahmed’in (1603-1617) kızı ve Anadolu Beylerbeyi Nasuh Paşanın esi Ayşe Sultan tarafından, hamamın tamiri sırasında yapıldığını ifade etmektedir. İnşasının 14. yüzyılda yapıldığı kabul edilir. Semavi Eyice’nin tasnifi ile orta kubbeli, enine sıcaklıklı, çifte halvetli hamam grubuna dahil edilebilir.
Hamamlar sulara bağlı vakıflardan olduğu için, Cumhuriyetin ilk yıllarında, bu hamamın mülkiyeti suların belediyelere intikali sırasında buna bağlı vakıf mal varlıklarıyla beraber Sivrihisar Belediyesi’ne geçmiştir. Hamamlar her an bakım gereken yerler olmakla, alınan kiralar bakımı karşılayamadığından 1960’lı yıllarda harabiyete terk edilmişti. Sivrihisar Tarihi Eserleri Koruma Derneği olarak hamamın restoresi için, Yüksek Mühendis Muzaffer Kozanoğlu’na yaptırdığımız keşif özetinde bulunan meblağ, Belediyenin takati üzerinde görüldüğünden hamam kaderine terkedilmiş, ahşap soyunma yeri, bazı kubbeler hatta göbek taşının yola bakan tonozu bile, çoluk çocuğun oyuncağı olmuş, kısmen yıkılmıştı. 1964 yılında Belediye Hukuk Müşaviri ve Avukatı sıfatı ile, tabii üye olarak iştirak ettiğim Belediye Meclisinde bir kısım delegeler hamamın tehlike arzettiğini söyleyerek dozer temin edilip yıkılmasını ve yandaki dereye doldurulmasını teklif ettiler. Bu teklif taraf bulduğu bir esnada kültürel varlıklarımızdan olan bu eserin yıkılamayacağını beyanım ve bu beyanımın, yine Belediye Meclis üyesi olan Av. İhsan Biçerli tarafından desteklenmesi üzerine, Belediye Meclisi hamamın yapılması ve bu maksatla, gerektiğinde, devredilmesi hususunda tüm yetkiyi Orhan Keskin’e verdi. (1964 yılı)
O zamanlar Vakıflar Genel Müdürlüğünde uzman olan (daha sonra Selçuk Üniversitesinde profesör) Yılmaz Önge Bey’in destek ve gayretleri ile adı geçen hamamın, 1965 yılında 7044 sayılı kanun gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, restore edilmesi şartı ile bedelsiz bir şekilde devri ve tahsisat ayırttırılıp restorasyona geçilmesi temin edildi. Hamamın tuğlalarını ve inşaat malzemelerini tedkik eden Yılmaz Önge Bey, “Tuğlalar bir ocak tuğlası değil adeta kırk harman tuğlası, fakir bir dönemde yapılmış, bir şaheser vücuda getirilmiş” diyordu. Bu eser, bu toprakları vatan yapma ülküsü ve insan sevgisi ile insanlara hayırlı olma idealinin ürünü idi. Şüphesiz işin temelinde bu duygu ile ihlas ve Allah sevgisi vardı. Bu sebeple Allah bu eserin kurtulmasını murad etti, sebepler; halketti. Bu ise Vakıflar bünyesindeki yeri dolmayacak mimarlar, teknisyenler ve taşeron her biri hamam restorasyonu konusunda uzman kişiler el koydular. Ahşap soyunma yeri ve duvarlar yıkıldı. Sonradan açılan kapılar kapatılıp orijinalleri açıldı. Yıkılan duvarlar ile “aralık” tabir edilen yerden başlayarak, dere boyundaki (kuzeydeki) duvarlar ve külhan duvarları yenide yapıldı. Prof. Mehmet Kaplan caddesine bakan duvarın dibi boşaltılıp, yapılan istinad duvarı ile bina rutubetten kurtarıldı.
Yıkılan tonoz ve kubbeler aslına uygun restore edildi. Aralık kısmında kaybolan kuzey kesimindeki kubbe geçişi, Türk üçgenleri yenilendi, kubbesi yapıldı. Tüm taban mermerleri kaldırıldı duvarlar rasba edilip tüfeklikleri açıldı, yenilendi. Labirent araları temizlendi, yıkıklar yeniden yapıldı ve ısı geçirgenliği dolayısı ile granit plakalarla (mahalli dilde kapak taşı denir) kaplandı.
Su kurnalara toprak künklerden gidiyordu. Bunların yerine soğuk- sıcak su için galvaniz borular kondu. Sıcak ve soğuk su depoları onarıldı. Taban ile bakır arası eskilerin lök tabir ettiği pamuk, alçı, zeytinyağı, yumurta akı ve hatta kıtık yoğrulmak suretiyle meydana getirilen, betona göre sağlam ve esneme özelliği olan bir malzeme ile dolduruldu. Kenarlı ve göbeği şişkin bakır ısıtma kazalı, bakırın yanmaması için kazanın içinde her halükarda su kalacak şekilde, çukura oturtuldu.
Sahasında uzman teknisyenler tarafından sıvaları yapıldı. Duvar ve taban mermerleri döşendi. Köselerde olduğu için kullanma zorluğu yaşandığı bildirilince kurnalar duvar ortalarına alındı ve olukları konuldu.
Ahşap soyunma yerinin ahşap tavanı yerine, ters kirişlerle beton plaka yapıldı. Dört mermer direk, ortasında altıgen fıskiyeli havuzun üzerine aydınlık feneri yapıldı. Hamamın dere tarafındaki duvarı yapılırken; külhanın bu taraftaki kapısına yakın yerde açılmak üzere örülmüş bir labirent girişi dikkat çekti. Bu giriş labirentlerin külle dolması halinde, buradan girilip temizlenmesi için konulmuştu. Yeni yapılan duvarda da aynı giriş yeri korundu.
Restorasyona kadar saklanan orijinal çörtenlere uygun, yenileri yaptırılıp yerine kondu. Kubbe derzlenip saplandı. Soyunma yerinin çatısı kiremitle kaplandı. Adım adım gerek vakıflar adına ve gerekse ricası üzerine taşeron merhum Şükrü Murat adına izlediğimiz ve gereğinde yardımcı olduğumuz restorasyon faaliyetlerini bu kitapta zikretmemizin sebebi, ilçemizde bulunan diğer hamamların restoresine ışık tutması, kültürel varlıklarımıza ileride sahip çıkacak gönül ehli insanlara emsal teşkil etmesi içindir. Yoksa biz burada kendimize pay çıkarıyor değiliz. Bu beyanımı teyid için aşağıdaki hatırayı nakletmeyi uygun buluyorum. (Orhan Keskin)
Hamamın restoresi bitmiş sıra işin teslimine gelmişti. Eski eser müteahhidi Kayserili dostum Şükrü Murat Bey, hamamın anahtarını bana teslim etti. Vakıflara teslimine kadar camlarının kırılmaması, etrafına pislik atılmaması, hülasa korunması için bir şahıs bulmamı rica etti. Ücretinin tarafından karşılanacağını söyledi. Kurşunlu Mahalle de, babamın emsallerinden Baha Efendinin bir yeğeni vardı: Maksud Hoca. Bu zat Baha Efendi yanında kalıyordu. Eski imamlardan olup, çoluk çocuğu da yoktu. Kendisine saygı duyduğum hâl ve kaâl sahibi Maksud Hocanın bu nezaret işini yapmasını ve kendine uygun bu hizmet vesilesi ile nasiplenmesini arzuladım. Bunu kendisine söylediğimde, “Orhan Efendi, ezan okununca ben camiye giderim devamlı duramam” diyerek görevi kabul etmek istemedi. Ben de kendisine “Hamamda namaz kılmak dinen olmaz, Kurşunlu Cami yanımızda, elbette camiye gideceksin” dedim ve anahtarı teslim ettim. Benden anahtarı aldıktan sonra emsali bir arkadaşına anlatmış:
-Üç gecedir rüyamda Şeydi Nuriye Bacıyı görüyorum. Uzunca boylu, parçalı etekli elbise giymiş, uzun olduğu anlaşılan saçları dahil bası örtülü olarak yüzünü saklamak sureti ile bana:
-Benim hamamı sen koruyacaksın diyor. Maksud Amca:
“Beni kim dinler? Seni (o zaman jandarma karakolu hamamın karsısında olduğundan) jandarmalar korusun.” dedi ise de “Hayır bu görev sana verildi, bu isi sen yapacaksın” cevabını alıyor. Üç gün müddetle aynı rüyayı görüyor.
”işe bakar mısın bugün de Orhan Bey çağırdı, bu işi benden rica etti” diyor.
Bu masal değil, yaşanmış bir olaydır. Mehmet Emre Hocamızın “Hatıralarım” (Erhan Yay. dağıtım 2000) isimli eserinde (s. 22) beyan ettiği üzere: “Zahiri planda vazifeli olanlar, o işin hadimi olarak görülüyorsa da asli failler perde gerisindeki ricalullahtır. Yani hakiki tasarruf onların elinde bulunmaktadır.” Bizim gibi hizmeti yürütenler görünürdekilerdir. Ben tüm hizmetlerde bu hususu gözettim ve vasıta tayin edildiğimiz için de Şükrettim.
Seydiler Hamamının Özellikleri
Soyunma mahalli: 3 eyvanlı, ortası kubbeli, çift halvetli ana bölümden oluşan bu hamam da ahşap kirişleme tabanlıdır. Soyunma mahalli, ahşap tavanlı hamamlarda dikkat çeken bir özellik; soyunma mahallinin duvarı ile kârgir örtülü komşu mahallerin duvarları arasında bir dilitasyon bırakılmış olmasıdır. Önce bu hamamda kârgir örtülü, aralık, soğukluk, sıcaklık ve su deposu inşa edilmiş bilahare ahşap soyunma yeri (Ayşe Sultan tarafından XVII. yüzyılın ilk yarısı) ilave edilmiştir.
Aralık: Anadolu’daki XII-XIII. yy. hamamlarının hepsinde soyunma mahallinden soğukluğa geçişte üçgen (Türk usulü) kubbe geçişli, üstü kubbeli mekan vardır. Buranın kuzey duvarı yıkık olduğu için, restorasyondan evvel buradan giriş devre dışı bırakılıp doğrudan soğukluğa kapı açılmıştı. Aralık genellikle hamamlarda ısı kaybını önleme yanında peştamal değiştirme yeri olarak da görev yapıyor.
Soğukluk: Bazı kitaplarda ılıklık olarak da isimlendirilen soğukluk, mahalli Türk hamamlarında ana bölümlerden biridir. Ahşap soyunma mahallerinin, kısın soğuk olması dolayısıyla hem zeminden ve hem de bitişiğindeki sıcaklıktan gelen su buharı ile ısınan ılıklığın, soyunma mahalli olarak da kullanılır olması dolayısıyla geniş tutulmuştur. İkinci olarak bu mahalleri, keçeciler keçe dövmek ve keçeyi olgunlaştırmak için de kullanmışlardır. Planda görüldüğü üzere aralıktan ılıklığa geçiş kapısının sağındaki yükseltinin, keçeciler tarafından kullanıldığı yolunda rivayetler de bulunmaktadır. Sıcaklık: 5-8 metre çapında bir kubbenin örtebileceği merkezi bir mekan etrafında, aksiyal olarak tertiplenmiş eyvanlar ve köşe halvetlerinden teşekkül eden sauna, yüzyıllar boyunca geleneksel kompozisyon olarak uygulanmıştır.
XIII. yy. sonlarına doğru bazı örneklerde eyvan genişliklerinin, derinliklerine nispetle artmaya başladığı dikkat çeker. Sivrihisar Şeydiler Hamamı da buna örnektir. Şeydiler Hamamında sekizgen bir göbek taşı bulunan merkezi mekan etrafında, iki köşede halvet ve üç eyvan tonoz bulunuyor.
Karşıdaki tonozun karşı duvarında sıcak su haznesi kapısı, altında çabuk terlemeyi sağlayan sıcak taş, sağdaki halvette de güreşçilerin ter atmasını kolaylaştıran; sıcak su haznesine yukarıdan menfezle bir bağlantı vardır. Sauna vazifesi görür.
Su deposu: Halvetlerle külhan arasındaki bölümdedir. Bacanın hizasına isabet eden hazne içinde kazan bulunur. Sıcak su deposu üzeri tonozdur. Bunun devamında arada kalın bir duvardan sonra soğuk su deposu bulunur. Bu depo, soğuk su kurnalarına ve sıcak su deposuna bağlantılıdır. Üzeri kubbe örtülüdür. Buraya su, eskiden toprak künklerle bağlantısı bulunan Kurşunlu Camii önündeki çeşme savağından gelirdi. Gelen su kifayet etmez ise su deposunun karşısında, caddenin öbür tarafında Şeydi Mahmud Zaviyesi duvarındaki girintide mevcut kuyudan, kovalarla çekilir aradaki irtibat borusuna dökülerek soğuk su deposu doldurulurdu. Simdi depo şehir suyuna bağlantılıdır. Zikri geçen kuyuya konulan santrifüjle depo soğuk su ile doldurulur. Külhan: Su depolarının gerisinde yer alır. Depoların uzunluğundadır ve ahşap örtülüdür. Hanlardan gelen “kön” (yem ve saman artığı ile gübre), külhan damında kurutulur üzerindeki deliklerden aşağıya atılarak yakılırdı. Son zamanlarda odun ve kömür yakılmaktadır. Sonraları bir de boyler (kalorifer) konmuştur. Isıtma Sistemi: Türk hamamları genellikle, külhanda, sıcak su deposundaki kazanın altına rastlayan ocakta, odunların yanması ile meydana gelen alev ve dumanın, sıcaklık ve ılıklık mahallerinin altındaki cehennemlikte labirentlerden dolaşarak, duvarlardaki tüfekliklerden dışarı çıkması ile; kısmen de, depoda ısınan suyun buharlaşarak hamama yayılması ile ısıtılmaktadır. Restorasyon sonrası, suyun ısınma sorunu ortaya çıkmış neticede, yapılış sırasında civar ormanlık olduğundan, ocak ve menfezlerin yüksek ateşe göre dizayn edildiği anlaşılmıştır.
Tabii Aydınlatma: Soyunma mahallinde, 6 köseli şadırvan üzerinde yer alan aydınlık feneri ile bunun dışındaki yerlerde, ışık gözleri ve kubbe ortalarında küçük aydınlık fenerleri ile tabii aydınlanma sağlanmıştır. Eskiden geceleri karpit lambaları ile aydınlatılırdı. Soyunma yerinin tavanı eskiden ahşap örtülü iken restorasyonda beton tabii ye yapılmıştır.
Hamamların İşlevi: Hiç şüphesiz basta temizlik gelir. Dinimiz temizliği imandan bir cüz kabul eder. Bunun yanında Anadolu insanı için hamamın sosyal tarafı da önemlidir. Kız Bohça Bekleme Merasimi, Gelin Hamamı ve Damat Hamamı gibi düğün merasimleri hamamda yapılır.
Hamam, bir buluşma, kaynaşma, yardımlaşma mahallidir. Hamamların soğuk algınlığı gibi bazı hastalıklara iyi geldiği, hamamın doğumu kolaylaştırdığı yaygın kanaatlerdendir. Hamamda doğduğunu söyleyen birçok tanıdıklarımız vardır. Kaynanalar oğullarına, görümceler kardeş ve ağabeylerine kızları hamamda beğenirlerdi.
* * *
Çarşı içinde eski Belediye binası yanındadır. 27×13 metre boyutlarında ve 350 m2’dir. Hafizuddin kızı Safiyetullah’ın 810 H / 1407 M. tarihli vakfiyesinde, Kumacık Hamamının dörtte birini vakfettiğine dair vakfiyeden yola çıkarak, bu hamamın 1407 yılında mevcut olduğu göz önüne alınırsa daha evvelki bir tarihte yapıldığı açıklık kazanır.
Krokinin tetkikinde anlaşılacağı üzere bu hamam da XII-XIII. yy. Türk hamamlarının karakteristik özelliğini gösterir. Soyunma mahallinin kargir kemerlerle desteklenen ahşap kirişleme tavanla örtülü olduğu, kemer kalıntılarından anlaşılmıştır. Hamam bunun dışında Seydiler Hamamı ile büyük benzerlik arz eder. Bu da üç eyvan, bir kubbe ve halvetli ana bölüm karakteri arzeder.
Seydiler Hamamında bölümler hakkında geniş bilgi verildiğinden burada detaya girilmeyecektir. Krokide görülen hamam giriş kapısı dışındaki medhal, Şeydiler Hamamında da vardı. Her ikisinin de üstleri açıktı, gaye soyunma mahallindeki mahremiyetin temini olabilir. Nitekim ileride bahsedeceğimiz yeni hamamda da aynı medhal bulunmakta olup üzeri ahşap kaplıdır.
Bu eser, Anıtlar Yüksek Kurulunca tarihi ve mimari kıymeti sebebi ile, korunması gerekli eserler arasında tescil edilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne mal edilmesi için gerekli kesif ve hesapların hazır olduğu tarafıma ifade edilmişse de, yıllardan beri bu güzel esere el atılmadığı gibi, günden güne daha fazla harap olmaktadır. Bu hamamın, özel kişilere ait olduğu fakat maliklerine de el sürdürülmediği bilinmektedir. Dolayısıyla yıkılmaya mahkum edilmiştir.
Hamamın batı yönündeki duvarı yıkılıp yolu kapatmıştı. Enkazının kaldırılıp yolun açılması ve duvarın geçici yapımı, o zamanki Belediye Başkanı Avukat İbrahim Demirkol ile kurul arasında uzun yazışmalara neden olmuştu.
Hamam, suyunu, Sivrihisar’a şehir suyu tesisatı yapılmadan evvel, şimdiki Belediye binasının altında bulunan tabakhane çeşmesinden alır, su kafi gelmezse külhan avlusunda bulunan kuyudan su takviyesi yapılırdı. İlçenin merkezinde bulunan, küçük olması dolayısıyla restoresi kolay, fakat göreceği hizmet büyük olan ecdat yadigarı bu eserin acilen onarılması çevre ve görünüm kirliliğinin ortadan kalkması için gerekli olduğu gibi, Sivrihisar’ın tarihi kimliğini sergilemesi bakımından da önem arz etmektedir.
* * *
Küçük Hamamın Sivrihisar Hükümet Binası önünde, bir kubbesi mevcut havuzun altına isabet eden bir hamam olduğu bilinmektedir. Hükümet binası avlu tanzimi sırasında bu hamama ait temelleri gördüğüm gibi, hamamın bol sulu kuyusunun da Belediye tarafından doldurulduğunda, bütün meydanı adeta sel bastığını duymuş, üzülmüştüm. Bu hamamın önündeki meydanın güneyine düşen evlerin, inşaları sırasında hamama ait küller sebebi ile temele ulaşmakta zorluk çektiklerini müşahede etmiştim. Küçük Hamamın, eski vakfiye kayıtlarına göre 750/1349’da Ahi Paşa tarafından yaptırıldığı ve bu zatın kabrinin, Mavi Kadın Çeşmesi yanında olduğu ifade edilmektedir. (T. Özalp, Sivrihisar Tarihi, s. 36) Tekören köyünde, Ballıhisar’da hamam deresinde ve Kepen köyünde 16-17. yy. da hamamlar bulunduğu eski belgelerden anlaşılmakta ise de bugün mevcut değildir.
Küçük Hamam yanındaki Hacı Piriye ait dükkanın, Kurşunlu Camiye vakfedildiğinden bahsedilirken bu dükkanın içinden su aktığı beyan ediliyor. Bu suyun hamamda kullanılan su olması mümkündür.
* * *
Soner Özdemir’in mülkiyetinde olan bu hamam, Cumhuriyet Mahallesi Sinan Paşa Sokakta yer alır ve sivil mimari örneklerinden biridir.
Bu hamamın Sinan Paşa tarafından 1475-1481 yıllarında yaptırıldığı bilinmekte olup, eseri tetkik eden Yılmaz Önge Bey, XV. asrın son çeyreğine ait mimari özellikleri bütünü ile taşıdığını beyan etmiştir. Bu eser 1970’li yıllarda sahibi merhum Avukat İhsan Biçerli tarafından aslına uygun bir şekilde restore ettirilmiştir.
İki kubbeli ve kubbeler takribi (4×4-5×5) + (4×4-5×5) ebatlarındadır. Birbirine 1 kapı ile geçişlidir. Sivri kemerli dış kapıdan 1. kubbeli mekana girildiğinde sol tarafın 15-20 cm. kadar yüksek olduğu, buranın soyunma yeri ve ılıklık olarak kullanıldığı anlaşılıyor. 2. kubbeli mekanda kenarlar yıkanma ve oturma yerleri olarak, tabanından 15-20 cm. yüksekte olup kullanılan sular bunun dibindeki kanaldan akıyor. Gerek 1. ve gerekse 2. mekanda kullanılan sular bu esik önündeki kanallarla dışarı atılmaktadır. Karşıda bir kurna ve kurna üzerinde menfezi bulunan tonozlu bir kısım bulunur. Girişe göre tonozun yüksekte bulunan bir bölümü soğuk su deposu, geri kalan yer sıcak su haznesi olarak yapılmış ortasında bakır ısıtma kazanı bulunmakta idi. Yine bu ikinci bölümde, girişe göre doğu duvarında sivri kemerli ve 2 m. uzunluğunda bir nis, önü plaka mermerle kapatılmak sureti ile yıkanma küveti meydana getirilmişti. Hamamın suyu muhtemelen tabakhane çeşmesinden gelmiş olmalıdır. Esasen hamamın dizaynı da yüksek bir görgü ve zevkin eseridir. Fakat ne yazık ki bu eser ilim alemince gereğince bilinmemektedir.
Sonuç: Bu eserin acilen korunması gerekli eserler arasında tescili gerekir kanısındayım. Yoksa bir gün ortadan kaybolması mukadderdir.
* * *
Sivrihisar Kılıç Mahallesinde Kağnı mevkiinde, tapunun 351 kütük, 29. 28 Hd. Pafta, 164 ada, 37 parsel de, 6. 6. 1986 tarihinde alman tapu kaydına göre: Demirlerden Hacı Ahmet, Ayvaz Paşa oğullarından Süleyman karısı Ayişe-i Sıttika (Başayvaz), (Ayise-i Sıttika’nın kardeşi) Süleyman’ın vefatları ile, hanımları Fatma ve Ümmügülsüm’e, Mehmet’e, Süleyman Kamil kızları Fatma Zehra’ya ve Medihatül Aliye Öztim’e hisseleri nisbetinde ait olduğu ifade ediliyordu. Hamamlarda ve değirmenlerde, eski tapu kayıtlarında yıl 361 gün itibar edilerek gün ve saat üzerinden hisseler belirlenirken, tapu yeni olmakla, zikri geçen tapu kaydında verasette iştirak olarak hisseler beyan ediliyordu.
Bu zevatın mirasçıları, murislerinden yadigar bu hamamın iyi anılmaya vesile olması, içlerini sızlatan harabiyetten kurtulması için gereğini yapmak üzere, bu kitabın yazarına bir görev vererek hamamdaki hisselerini hayırlı faaliyetlerine şahit oldukları, Sivrihisar İslami ilimler Vakfına devri hususunda irade beyan ettiler.
Bu güzel niyet sahipleri, işlemler sırasına göre merhume Kezban Tüzün, Sevim Gürel, merhum İbrahim Kara, merhum Ahmet Demir, merhum Hüseyin Demir, Gülten Askun, Gülsen Keten, Sehabettin Erkara, merhum Süleyman Şemsettin Erkara, merhum Mustafa Hulusi Erkara, Atay Erkara, Nuriye Özdemir, Aliye Erkara, Doğan Şengül Erkara, Şahin Erkara, Prof. Dr. Ali Eren, Ali Usluer, Yunus Usluer’di. Diğer hissedarlar da, yalnız Yılmaz Eren hariç, murislerinden intikal eden eserin yaşaması için gerekeni yapacaklarını beyan ettiler, Allah kendilerinden razı olsun. Niyetleri ile mükafatlandırsın. Ölenlerine de rahmet etsin. Hissedarlardan Yılmaz Erene Vakıf Başkanı İhsan Küçükaslan, Ferit Gürel ile gitti. Kendisinin 51978’de 317 hissesi olduğu, bu hisseyi hibe etmek istemez ise vekalet vermesi halinde, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilerek tüm masrafı vakfa ait olmak üzere tapusunun verileceği, aksi takdirde hamamın yıkılmaya mahkum olduğu anlatıldığı halde, menfi cevap alındığından maalesef iyi niyetlerimiz gerçekleşemedi. Gerçi dava ile sonuç almak mümkündü ama, bizler hayır işine husumet demek olan davayı sokmak istemedik.
Hamamın banisi: Abdurrahim Efendidir. 1138 H / 1724 M. de inşa etmiştir. Bura ile ilgili Vakfiye Tarihi: 1154 H. / 1741 M. dir. Vakfedenin torunu Odabaşı Ali Efendi oğlu Abdullah, Sivrihisar’a gelerek, gelirini Kutbuddin mahallesindeki medreseye ve medrese içindeki camiye ve sıbyan mektebine vakfetti. 1218 H. / 1803 M. de.
Bu hamama ait (Kanlı Pınar) Kağnı pazarı çeşmesinden su akıtılmasına dair 1180 H. /1766 M. tarihli bir vakfiye bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hamamın, külhan kapısından girişte sol tarafta bir de kuyusu bulunmaktadır. Hamam kadınlara ve yanında erkeklere hitap etmek üzere çifte hamam olarak planlandırılmıştır.
Semavi Eyice’nin sınıflandırması ile, hamamın erkekler kısmı haç benzeri 4 eyvanlı ve 4 köşe halvetli hamamlar sınıfındandır.
* * *
1868’de yapıldı. Ermeni Kilisesinin inşası 1881’dir. Klasik Osmanlı mimarisi ürünüdür. Selçuklu ve Osmanlı hamamlarında yer alan soyunma yeri, aralık, ılıklık, sıcaklık ve soğuk – sıcak su hazneleri aynen yer alır.
Hamamın suyu Baba Çeşmesi önlerinden alınıp, kayalar üzerine yapılan setlerden getirilmiştir. Kilisenin önündeki çeşme, hamamı besleyen su olmalıdır. Bu eserin de korunması gereklidir.
* * *
Kaynak: Bütün Yönleriyle Sivrihisar – Orhan KESKİN
1 Comment