– Milli Mücadelede Sivrihisar –
İstiklal harbinde düşman işgaline uğrayan yerlerden biri de Sivrihisar ve yöresidir.
Mondros Mütarekesi sonrasında Sivrihisar, stratejik bir merkez olarak hem siyasi hem askeri birçok olaya sahne olmuştur. Ankara ve Eskişehir gibi Milli Mücadelenin iki önemli merkezine yakın bir konuma sahip olan Sivrihisar; önce İngiliz Kontrol Kıta’ları tarafından işgal edilen Eskişehir’in kurtarılması amacıyla gerçekleşen I. ve II. Eskişehir Harekatlarında, sonra da Kütahya – Eskişehir Muharebelerinin sonucunda Yunan işgal kuvvetlerinin ileri harekatı sırasında önemli bir merkez olarak milli kuvvetlere kucak açmıştır. Siyasi gelişmeler karşısında ilk andan itibaren milli kuvvetler safında yer alarak, zaferin kazanılmasına kadar bu durumunu muhafaza etmiştir.
Milli Mücadelenin ilk günlerinde Eskişehir’deki İngiliz birliklerine karşı gerçekleştirilecek harekat için 13 Eylül 1919’da Sivrihisar’a gelen Ali Fuat Paşa, Sivas’ta Kongre Heyet-i Merkeziye 14 Eylül’de çektiği telgrafta, maiyetindeki müfreze ile Sivrihisar’a geldiğini ve her tarafta çok iyi karşılandığını; buradan birkaç bin “milli efrad” alarak, Eskişehir’e hareket edeceğini bildirdi. Öte yandan aynı gün Eskişehir’deki Kolordu Kumandanı Kiraz Hamdi Paşa; Harbiye Nezaretine çektiği telgrafta, Sivrihisar ve Haymana taraflarında milli teşkilatlar kurulduğunu ve bu teşkilatların günden güne güçlendiklerini bildiriyordu.
Bu arada Milli Mücadelenin en kritik günlerinde, Sivrihisar ileri gelenleri, Sivas Umumi Kongre Heyetinin İstanbul’daki Damat Ferit Paşa hükumeti ile münasebeti kesme kararına uyarak; Eskişehir, İstanbul Hükumeti ile ilişkilerini kesinceye kadar bağımsız kalacaklarını bildirdiler. Bu durumla ilgili olarak da İstanbul Hükumeti yanlısı Kolordu Kumandanı Kiraz Hamdi Paşa, Eskişehir’den Harbiye Nezaretine gönderdiği yazıda durumu şöyle bildiriyordu: “Eskişehir Sancağının Mihalıççık ve Sivrihisar kazaları da kongre mukarreratına tabiiyetle, merkez Liva ile alakalarını kesmişlerdir. Sivrihisar ellerindedir”. Hamdi Paşanın büyük bir telaşla İstanbul’a bildirdiği bu durum, bölgeye hakim olma açısından son derece önemli bir gelişme idi. Bu fiili durum karşısında İstanbul hükumeti yanlısı Eskişehir Mutasarrıfı Hilmi ve Kolordu Kumandanı Hamdi Paşa’nın cesaretleri büsbütün kırılmıştı.
Öte yandan Ali Fuat Paşa Eskişehir ve çevresindeki durumla ilgili, 20/21 eylül tarihli raporunda; Mihalıççık, Mahmudiye ve Seyitgazi milli müfrezelerinin yanında, Sivrihisar milli müfrezesinin de katıldığı bir kuvvetle Eskişehir’in doğusunu tuttuklarını belirtmektedir. Aynı şekilde, Eskişehir’deki İngiliz birliklerine karşı Eskişehir dışında ulusal harekatı muhakkak bir surette kabul ettirecek ve şehri sür’atle sarabilecek kudret ve kuvvete milli müfrezelerle halk kitlelerinin katılmasını sağlayacaktı. Teşkilatın merkezi Sivrihisar olacaktı ve bu teşkilat Sivrihisar’dan yönetilecekti. Nitekim Sivrihisar müfrezelerinin de katkılarıyla gerçekleşen Eskişehir harekatlarıyla, İngilizler Eskişehir’den çıkarılmışlardı. Bu arada Sivas Kongresi günlerinde Mihalıççık ve Seyitgazi ile birlikte Sivrihisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de oluşturulmuş ve cemiyet, faaliyetlerine başlamıştı.
Çerkez-zâde Ahmet Efendi 58, Köfterzade Ahmet Efendi 49, Müftü Mehmet Ali Efendi 48, Bölük Emini Süleyman Efendi 41, Sarının Hacı Ali Ağa 38, Kuzadzade Hacı Halil İbrahim Ağa 37, Sabık Kaymakam Rıfat Bey 25, Zayimzade Hacı Ali Ağa 23, Hacı Kösezade Mustafa Efendi 22, Potuoğlu Abidin Efendi 19, Berber Hacı Ahmet Ağa 14, Sölpükzade Ali Efendi 12, Boyacıoğlu Mustafa Efendi 11
(Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir 1960, s.171.)
Kütahya Eskişehir Muharebelerinin kaybedilmesi üzerine 15 Ağustos 1921 tarihinde durgun ve sıcak bir havada ilerleyen Yunan kuvvetleri, Sivrihisar’ı işgal ettiler. 18 Ağustos’ta da Yunan karargahı Sivrihisar’a geldi.
Sakarya Savaşı sonuna kadar Yunan işgalinde kalan Sivrihisar’a, savaşı müteakip, 13 Eylül 1921 günü Türk atlıları bir baskın yaptılar ve 400 esir Türk erini kurtardılar. İki Yunan doktor, Yunan hastaları ve erleri esir alındı. 15 Eylül 1921 günü Yunan kuvvetlerinin saldırısı üzerine Türk kuvvetleri Sivrihisar’ı terk ettiler. Ancak 20 Eylül 1921’de bir Süvari bölüğü tarafından Sivrihisar yeniden Türk kuvvetlerinin eline geçti. 6 Ekim 1921 tarihinde de Batı Cephesi Karargahı, Polatlı’dan Sivrihisar’a nakledildi. Bu tarihten itibaren Sivrihisar, bölgedeki işgal kuvvetlerine karşı girişilecek harekatta, merkezi konumunu muhafaza etti.
Milli Mücadele tarihinde Sivrihisar, ilk defa Ankara dışında bir Heyet-i Vekile (Bakanlar Kurulu) toplantısına ev sahipliği yapmakla da ayrı bir öneme sahiptir. Zira Yunan ileri harekatı sırasında Meclisin Kayseri’ye taşınması bile düşünülmüşken, böyle bir toplantının Sivrihisar’da yapılması, koşulların değiştiğini, zaferin yakın olduğunu gösterdiği gibi ordu ve halk üzerinde olumlu bir etki de yaratmıştır. Mustafa Kemal Paşanın çağrısı üzerine 25 Mart 1922 günü Sivrihisar’a gelen Heyet-i Vekile üyeleri halk ve askerler tarafından karşılanmıştır.
Burada İtilaf Devletlerinin 22 Mart tarihli ateşkes önerisine verilecek cevap tartışılmıştır. Diğer yandan Sivrihisar aynı günlerde çok önemli iki konuğu ağırlamıştır. 28 Mart 1922 günü Sovyet Rusya Elçisi Aralov ve Azerbaycan Elçisi Abilov, Polatlı’dan Sivrihisar’a gelerek M. Kemal Paşa tarafından resmi törenle karşılandılar. Geceyi Sivrihisar Zaimağa Konağında geçiren konuklar ertesi gün Sivrihisar’da bir okulu ziyaret ederek, öğrencilerin Mustafa Kemal Paşa hakkında söyledikleri şarkıları dinleyip, öğretmenlerini ödüllendirdiler. Öğleden sonra da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Sivrihisar’dan ayrıldılar.
Sivrihisarlıların Kuva-yı Milliye’nin ikmali hususundaki katkılarını ise şöyle özetlemek mümkündür:
1-Sivrihisar halkı tarafından 50 kişilik bir müfreze teşkil edilmiştir. Her türlü ikmali Sivrihisarlılar tarafından yapılan bu müfreze; kaza ve civarının güvenliğinin sağlanmasına çalıştığı gibi, İngilizlerin Eskişehir’den uzaklaştırılmasında ve Bolu İsyanının bastırılmasında da üstün hizmetlerde bulunmuştur.
2-Batı Cephesi Komutanlığının göreve başladığı esnada Sivrihisarlılar, 35 bin lira nakit para yardımı yapmakla, yardımın en güzel örneğini vermişlerdir. Daha sonraki günlerde bu yardımlar devam etmiş, 500 adet mavzer tüfeği ve 43 at (koşumlarıyla beraber) askerimize hediye edilmiştir.
3-Bütün Anadolu’ya örnek olmak üzere Sivrihisar ismi ile bir uçak satın alınarak Türk ordusuna bağışlanmıştır (18 Haziran 1921).
4-Halkın ulusal hareket lehindeki çalışmalarını öğrenen düşman, en feci zulüm ve vahşeti yaparak, Sivrihisar’ın köylerinin tamamına yakınını tümüyle yakmış, 150 bin koyun ile 40 bin sığırı ve çok miktarda eşyayı gasp etmiştir.
Halk, uğradığı zulüm ve vahşetlerden asla ümitsizliğe kapılmamış; evlatlarını cepheye göndermiş olan ihtiyar ana ve babalar, omuzlarında ordunun günlük ihtiyaçlarını taşıma isini üstlenmişlerdir. Bu arada bir yıl süreyle Sivrihisar merkezinde karargah kuran 3. Kolordunun bütün subay ve erlerine halk, yaralı gönüllerini açmış; gerektiğinde kendi yiyecek ve içeceklerini onlarla paylaşmıştır.
5-Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne 50 bin lira gönderilmiştir.
6-Ordunun taşımacılıkta kullandığı zayıf hayvanlar, düşman tarafından yakılan köylerin halkına dağıtılmıştır. Köylü bu hayvanları besleyerek işe yarar hale getirmiştir. Bunlar, Büyük Taarruz esnasında, 500 araba ile 2. Ordunun emrinde önemli nakliye hizmetinde bulunmuşlardır.
7-Ocak 1921-Temmuz 1921 tarihleri arasında Hilal-i Ahmer (Kızılay) tarafından düzenlenen bağış kampanyası dolayısıyla Sivrihisar İlçesinden 6.000 Krş. Ankara’ya gönderilmiştir.
Sivrihisar’ın Türk Milli mücadelesine katkıları bağlamında iki önemli şahsiyeti de mutlaka zikretmek gerekir. Bunlardan biri, Mehmet Niyazi (Çamoğlu) Efendidir. 1863’te Sivrihisar’da doğan Mehmet Niyazi Bey, Çamzade Hacı Ahmet Efendinin oğludur. İlk ve orta öğrenimini medresede tamamladıktan sonra ticaretle meşgul oldu ve yöresinde hayvan yetiştiriciliği yaptı. Bu arada Liva Meclisi ve İdare Heyetinde üye olarak bulundu. T.B.M.M.’nin I. Döneminde Eskişehir’den Milletvekili seçilerek 23 Nisan 1920’de açılışına katıldı. Mecliste İktisat Komisyonunda çalıştı. 26 Ocak 1922’de Harp Encümeni kararıyla ordu geri hizmetlerine gözetim ve yardım için izinli sayıldı. Üç ay batı cephesindeki askerin iaşe işlerine yardımcı oldu. Milletvekilliği sona erince Eskişehir’e dönerek işleriyle meşgul oldu. 20 Kasım 1945’te İstanbul’da öldü. Evli ve iki çocuk babası idi.
Diğer önemli şahsiyet ise Sivrihisar Müftüsü Mehmet Ali Niyazi Efendidir. 1873’te Sivrihisar’da doğan Niyazi Efendi, Helvacızde Müftü Osman Efendinin oğludur. İlk ve orta öğrenimini Sivrihisar’da yaptı. Daha sonra İstanbul’a giderek öğrenimini tamamladı. Öğrenimi sonrasında 1908’de Sivrihisar Ziyaiye Medresesinde müderris olarak göreve başladı. Bu görevde iken, 7 Mart 1909’da Sivrihisar Müftülüğü ’ne atandı. Milli Mücadele’nin ilk günlerinde milli harekata katıldı. Kuvay-i Milliyenin ikmali hususunda önemli hizmetleri oldu. Ankara Fetvasını tasdik ederek ulusal direnişin dini yönden de meşru olduğunu halka duyurdu.19 Nisan 1930’da görevde iken vefat etti. Sivrihisar mezarlığına defnedildi. Ailesi, “Erdoğan” soyadını aldı.
Yunanlılar, 15 Ağustos 1921 tarihinde Sivrihisar ilçesinin merkezini işgal etmişlerdi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre işgal olayı şöyle gerçekleşti: “Düşmanın öncü süvarileri, Musalla önüne geldiler. Kazanın ileri gelenlerinden ordumuz hakkında bilgi almak istedikleri sırada, Sakarya istikametine çekilen birliklerimizin artçıları tarafından Tombakkaya mevkiinden yapılan birkaç el silah atışına hedef oldular. Buna kızan Yunan süvarileri, kaza eşrafından Hekimin Osman, Salim Hoca ve halktan birkaç kişiyi rehin alarak gittiler. Bilahare bu kişileri serbest bıraktılar. Düşman, kazayı işgal ettikten sonra kolordu karargahını ve hastanesini ilçeye yerleştirme çabasına koyuldu.
Ordumuzla Ankara’ya giden Belediye Başkanına vekalet etmekte olan Hekimin Osman’dan bu amaca uygun bir yer istediler. Tenekeli mektep ve diğer okulları hastane; Biçerli Hasan Bey’in evini de karargah binası olarak kullanmaya başladılar. Bu sıralarda Yunan askerlerinin yağma ve talana giriştikleri görüldü. Bu durum, yapılan temaslar sonunda, sokaklara çıkanları iki sivil Türk ile iki Yunan devriyesinin marifetiyle önlendi.
Düşman kuvvetleri Ankara istikametine doğru taburlar halinde geçiyorlar ve her geçtiği yeri harabe haline çeviriyorlardı. Para ve altın almak için insanlık dışı işkenceler ıstırap kaynağı oluyordu. İşgal olayının görgü tanıklarından İsmail Hakkı BİÇER (Sivrihisar-1907 doğumlu) de şunları anlatır:
Kurban Bayramının birinci günü, kümelisi geldi gavurun, bu kumlu yoldan. Gördük, toplar, tüfekler hepsi geldi. Sivrihisar işgal oldu. Yunan ordusu buradan Polatlı’ya giderken o kadar ümitliydiler ki, hemen bir gün sonra işgal edecekler Ankara’yı. O kadar ümitliydiler. “O Kemal’i (Mustafa Kemal Atatürk) yakalayacağız, O’nu öldüreceğiz, bu harbin sebebi bu”. Türkçe bilen Ermeni ve Rumlar da asker olmuş Yunan’a. Köylerde Yunan askeri halka çok işkence yapmışlar. Burada da oldu. Bana bile eziyet ettiler.
Bizim bir ufak bağımız vardı. Aşağıda Kanlı Kavak mevkiinde. Kimse yok bende, baba anne yok bende, babam şehit, annem ben küçükken ölmüş. Sadece babaannem vardı. O da 80-90 yaşlarında. Oğlum, ağzım kurudu. Git şu bağa biraz üzüm getir dedi. Neyse gittim vardım bağa, belki 25-30 gavur var bağın içinde. Bağın altını üstüne getirmişler. Bir kurşun attılar, “cızırt” dedi geçti, değmedi amma, dikildim kaldım. Biri silahı ile geldi, biri de onun arkasından geldi. O silahın dipçiği var ya bir vurdu bana. Ben aldırmadım. Fakat bir daha vurunca ben göçtüm, ondan sonra silkiverdim üzümü, alın kafirler yiyin diye. Biz yokken eve girmişler. Fakir evinde ne olur, yufka ekmeğini döke saça almış gitmişler.”
İşgalin 33′üncü günü, Yunan mevzilerinden sızarak, ilçeye gelmeyi başaran 60-70 civarında Türk Akıncı Müfrezesi, güneyden ve Şınşırak Kayasından düşmanı çevirme hareketine koyuldular. Sokaklarda amansız bir vuruşma olmuştur. Sonunda yenilgiye uğrayan düşman, panik halinde Dümrek Köyü istikametine kaçmıştır. Bu vuruşma esnasında çok sayıda Yunan askeri öldürülmüş, Türk Akıncı Müfrezesi ise bir şehit vermiştir.
Bir avuç Türk’ten yediği darbe, düşmanı çılgına çevirmiştir. Bu yüzden, Akıncı Müfrezesinin şehirden ayrılmasıyla birlikte Yunanlılar pür hiddet Sivrihisar’ı tekrar işgal etmişlerdir. İlçe merkezini topa tutup yakmak girişiminde bulunmuşlar; ancak Yunan ordusunda görevli bir doktor ile 16 civarındaki yaralının, Akıncı Müfrezesinin Sivrihisarlılarla ilgisinin bulunmadığını, onların dışarıdan geldiklerini açıklamaları üzerine şehir merkezi yakılıp yıkılmaktan kurtulmuştur. Bununla birlikte Sivrihisar ilçesi halkı, Yunan işkence ve hakaretine maruz kalmıştır. Ayrıca, eşyaları ve erzakları Yunan askerlerince yağmalanmıştır. Yunan ordusunun zulüm ve vahşetine maruz kalan Sivrihisar köyleri de şunlardır:
Ağaören, Aşağıbağçecik, Atlas, Ayvalı, Babadat, Ballıhisar, Bedil, Çakmak Çardaközü, Çaykoz, Damlıca, Demirci, Devletşah (Dolaca), Dinek, Doğray, Dürmek, Elcik, Gecek, Gerenli, Güvemli, Gerenli, Hamamkarahisar, Holanta, İbikseydi, İcadiye, İzören, İmikler, Siliban, Kabak, Karaburhan, Karacören Yaylası, Karaçam, Karabat, Karakaya, Karkın, Kavacık, Kaymaz, Kertek, Kınık, Kıratlı, Kızılcaören, Koçaş, Koçcağız, Kotlan, Kürtün, Kozağacı, Mercan, Mülk, Hortu, Oğlakçı, Okçu, Ortaklar, Orhaniye, Reşadiye, Sadıkbağı, Paşakadın, Sürez, Tekören, Tekke, Yaverören, Yazır, Türkmenmecidiye, Yörme, Zaferhamit, Zey.
Sivrihisar’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ile ilgili olarak 17 Ekim 1919’da yapılan seçimlerde; Evliyazade Salim Efendi 161, Çamzade Mehmet Efendi 160, Emir Eyyüp oğlu Mustafa Efendi 138, Bekir Beyzade İbrahim Bey 80, Amasyalızade Talat Bey 61 oy alarak Heyet-i idareyi oluşturmuşlardır.
Milli Mücadele esnasında 195 şehit veren Sivrihisar halkı, Kurtuluş Savaşı esnasında özellikle Kuvay-i Milliyenin ikmali konusunda örnek davranışlar sergilemiş, unutulmaz hizmetler sunmuştur.
İtilaf devletlerinin Anadolu’ya çıkışını müteakip bir çok din adamı meyanında Mehmet Akif’in Sivrihisar Ulu Camide çarpıcı misallerle gelen kuvvetlerin kesif propagandaları aksine halife ordusu değil, yunan ordusu olduğunu Hamidiye köyüne gönderilecek bir kaç gençle durumun açıklığa kavuşturulacağı ikazına rağmen yıllarca Osmanlıya tabi yunanın buna cüret edemeyeceği inanç ve özgüveni içinde istila ordusunu halife ordusu diye kabul edenlerin olduğu anlaşılıyor.
***
Sivrihisar’da Yunan Vahşet ve Zulmü >
KAYNAKÇA:
1- Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Eskişehir 1960 ve ESKİŞEHİR Eskişehir İl Yıllığı – 1967
2- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C. III Ankara 1995
3- Ahmet Atmaca-E. Küçükaslan, Sivrihisar ve Köylerinde Yunan Mezalimi, T.B.M.M. Zabıt Cerideleri
4- Dr. Halime Doğru, 15. ve 16. Yüzyıllarda Sivrihisar Nahiyesi-1997
5- Orhan Keskin, Bütün Yönleriyle Sivrihisar, İstanbul 2001
6- Ali Sarıkoyuncu, S. Önder, M. Erşan, Milli Mücadelede Eskişehir, 2002
7- Eskişehir Valiliği ESKİ-yeni Dergisi 2010
8- Eski Bir Şehrin Hikayesi Sh.38 – Doç. Dr. Zafer KOYLU – Melis BİRGÜN Ağustos 2015
9- Sivrihisar Eğitim Vakfı, Burası Sivrihisar – 2016 Sivrihisar’ın Tarihçesi
10- Ahmet Kılıçaslan – Sivrihisar Örf ve Adetleri – 1997
Yorum Yaz