– İKRAM –
Kış mevsimi hava yağışlı ve soğuk, insan iliklerine kadar üşüdüğünü hissediyor. Gülizarların gecekondusunda sabah telaşı başlıyor. Gülizar, küçük kardeşleri Gülistan, Gül Naz anne babasıyla sabah sofrasında mahmur mahmur kahvaltı ediyor. Baba resmi kurumdaki işine gitme derdinde. Anne tarım işçisi olarak tarlaya, abla Gülizar okula gitme niyetinde. Anne eşini ve kızı Gülizarı yolcu ediyor. Küçük kızları Gülistan ve Gül Nazı gecekondunun soğuk ve loş odasında birini birine emanet etmek zorunda. Birazdan iki çocuğunun üzerini elektrikli battaniye ile örtecek, kendini kapıda bekleyen kamyonete binecek. Bu körpe yavrulardan Gülistan henüz beş yaşında, esmer güzeli, Gül Naz ise ondan iki yaş küçük yumuk yumuk gözlü şirin bir kız çocuğu…
Evde yalnız kalan iki körpe çocuğun yatağından dumanlar yükselmeye başlar. Duman sonrası elektrikli battaniye alev alev yanar. Odanın içi göz gözü görmez. Bunu fark eden komşu Nihal Hanım diğer komşuları da haberdar eder. Alevler gittikçe ahşap gecekonduyu sarar. Mahallenin delikanlısı Ahmet, güngörmüş gözünü budaktan sakınmayan mahallenin fedaisi Osman ile alevlerin içine dalar. Az sonra birinin kucağında Gülistan, diğerinin kucağında Gül Naz öksüre öksüre dışarı fırlarlar. Bu sırada cankurtaran ve itfaiye yangın yerine ulaşmıştır. Kurtarıcılar ve çocuklara ilkyardım yapıldıktan sonra hastaneye sevk edilir. İtfaiye yangını söndürür. Gecekondudan geriye yanmış eşyalardan bir yığın kül kalır.
Gülizar’ın okulunda üçüncü ders zili çalar. Öğretmenler teker teker sınıfların yolunu tutar. Nezir öğretmen 11/A sınıfına yaklaştığında kapı aniden açılır. Bir kız öğrenci ağlayarak önünden geçer. Nezir öğretmen soru soramaya fırsat bulamaz. Kendini sınıfta bulur. Sınıfa hızlıca göz gezdirir. Gülizar’ın yeri boştur. Biraz önce koşarak giden öğrenci Gülizar’dan başkası değildir. Sınıf yoklamasını alır, hiçbir şey olmamış gibi derse başlar. Fakat dersin sonunu zor getirir. Teneffüs zili çalar çalmaz sınıf başkanını yanına çağırır. Gülizar hakkında bilgi edinmek ister. Sınıf başkanı konuyla ilgili bilgisinin olmadığını ve Gülizarı kendisinin de merak ettiğini söyler.
Nezir öğretmen hızla sınıftan çıkar. Müdür yardımcısının odasına yönelir. Acı haberi orada öğrenir. Gülizarların komşuları okulu aramış olayı haber vermişler. Okul müdürü, öğretmenlerden birkaç kişi okul çıkışı Gülizar’ın mahallesine gider. Komşulardan bu yangın afetinin nasıl olduğunu dinlerler. Ertesi gün okulda öğrenci ve öğretmenler Gülizar ve ailesi için yardım kampanyası düzenler. Çünkü yangında gecekondudan hiçbir şey kurtarılamamıştır. Aile fertlerinin o gün giydikleri elbiselerden başka elbiseleri mutfak eşyası yiyecekleri yoktur. Başlarını sokacak bir yuvaları da kalmamıştır. Mahalle sakinleri ve okul işbirliğiyle yeni bir ev kiralanır. Zaruri ihtiyaçları temin edilir.
Günler haftaları, haftalar ayları kovalar. Yaz tatili de sona erer. Okullar açılır. Ramazan ayının ortaları, bereket ikliminin doyasıya yaşandığı mevsimdir. İnsanlar arasında yardımlaşmanın doruk noktasıdır. Nezir öğretmene mahalle eşrafı tarafından yardıma muhtaç öğrenciler için bir miktar para emanet edilir. O bu emanetten zamanında kurtulmak için fırsat kollar. Yolda yürürken tanıdık iki yüze rastlar. Bunlar 11/A sınıf başkanı Zeynep ve arkadaşı Gülizar’dır. Selamlaşma ve hal hatır sormadan sonra Nezir öğretmen Gülizar’ı kenara çeker. Aralarında şu konuşmalar geçer.
Nezir öğretmen:
– Gülizar geçen sene ailenle üzücü bir yangın felaketi yaşadınız. Şu mübarek günde bana yardımsever birisi bir miktar para emanet etti. Uygun görür kabul edersen mutlu olurum. Gülizar kendinden emin yüzünü arkadaşı Zeynep’in durduğu tarafa çevirerek.
– Teşekkür ederim öğretmenim. Bu yaz ailemle birlikte tarlada çalışarak bütün ihtiyaçlarımızı giderdik. Bu emanet paraya bizden daha çok ihtiyaç duyan insanlar var. Bu sebeple sizin vereceğiniz bu emaneti kabul edemem. Özür dilerim. Nezir öğretmen aldığı cevap karşısında şaşırmakla beraber duygulandı.
– Senden başka bu emanete daha çok ihtiyaç duyan kim olabilir? Gülizar gözlerini yere dikerek
– Sınıf başkanı Zeynep arkadaşım öğretmenim. Nezir öğretmen hayretle,
– Nasıl olur? Sınıfta yardım parası toplanacağı zaman önce o verir. İçinizde kıyafeti en güzel olan odur. Ayakkabılarının boyasız olduğunu hiç görmedim. Kılık kıyafetine özen gösterir.
Gülizar biraz sesini kısarak hafifçe:
– Zeynep her gün Tepebaşından yaklaşık dört kilometrelik yolu yaya gidip gelir. Çünkü babası yol parası dahi veremiyor. Babası onu son sınıf olmasına rağmen okuldan almayı düşünüyor. Evet, elbisesi temiz, kendisi bakımlı, ayakkabısı boyalı görünüyor. Fakat ayakkabısının ikisinin de altı delik, biz yürürken dikkatlice bakarsanız fark edersiniz.
Nezir öğretmen Gülizar konuştukça onu hayretle dinliyor:
– Gülizar, seni tebrik ediyorum. Seni böyle güzel ahlakla yetiştiren anne ve babandan Allah(c.c) razı olsun. Gülizar tok bir sesle:
– Allah (c.c) sizden ve diğer öğretmenlerimizden de razı olsun. Sizler bizlere derslerinizde. Medine ye hicretten sonra Ensar’ın Muhacirlere nasıl davrandığını, Ensar Muhacir kardeşliğini örneklerle anlatmadınız mı? Yermük muharebesinde şehit olmak üzere bir yudum suya muhtaç iken suyu yaralı diğer arkadaşına ikram eden sahabileri bize sizler anlatmadınız mı?
Nezir öğretmenin gözleri nemlendi. Kelimeler boğazında düğümlendi. Elini cebine attı emaneti çıkararak Gülizar’a uzattı:
– Al bu emaneti uygun bir dille arkadaşına ikram et, dedi.
***
Yusuf Mesut Kilci
Eğitimci / Yazar
Yorum Yaz