Mesut Akdağ

Hastalığın Sır Hazineleri

Hastalığın Sır Hazineleri

Hastalık her şeyden önce kaygılanacak, dertlenilecek, üstüne düşülecek, geleceğe dair vehimlere kapılanacak ve strese girilecek bir durum değildir.

Hastalığı derinlemesine inceleyip bakıldığında görürüz ki; bizlere hayatımızın manasını anlamamızı ve ömrümüzün güzelliklerini kavrayıp keşfetmemizi ve doya doya yaşamımızı sağlayan bir durumdur. Çünkü, dünyaya geldiğimiz andan itibaren hayatımız ömür sermayesi ile sınırlandırılmaktadır.

Hepimizce malumdur ki bu ömür sermayemiz gün gün dakika dakika saniye saniye geçmektedir, erimektedir. Her geçen anla birlikte ölüme yakınlaşmaktayız. Bu ömür sermayesini kâra geçirip ebedi hayat cenneti kazanmamız hastalıklar sayesinde olmaktadır.

Aynı zamanda hastalıkların getirdiği sıkıntılar ömür sermayemizin uzamasına, hayatın rahatı keyifleri ve lezzetleri kısaltmasına sebeptir. Darb-ı mesel “Musibet zamanı çok uzundur, safa zamanı pek kısa oluyor.” Sözüyle hastalıkların ömrü uzattığını daha iyi anlarız. Zira musibet ve hastalık anında zaman, keder ve üzüntüden geçmek bilmez.

Bu vesileyle sıkıntı içinde geçirdiğimiz o dakikaları, günleri, ayları her anını hissederek geçirdiğimizden hayatın manasını anlamış oluruz. Hastalıkların bize kazandırdığı şükür ve sabır hasletleri ile geçirdiğimiz dakikalar ibadet hükmüne geçer ve böylece ömür dakikalarını, saniyelerini ebedi meyvelere çevirmiş oluruz.

Böylece hastalıkları, getirdiği sıkıntılardan ziyade Allah’ın bize lütfu ikramı olarak görerek şükür ve sabırla sıkıntılarını, dertlerini hafifletmiş oluruz veya acıları, kederleri tamamen giderme imkanına sahip olabiliriz.

Evet hastalıklar, bize acı, keder, sıkıntı vermektedirler.

Ama hastalığa şöyle bir bakış açısıyla bakalım. Eğer hastalıklara bir dert bir ıstırap olarak bakmazsak Allah’tan geldiğini ve Allah’ın bizi her an gördüğünü ve daima bizim iyiliğimizi düşündüğünü tam manasıyla idrak edebilirsek işte o zaman o hastalıklar, acılar, ıstıraplar bize manevi bir lezzet olur.

Hastalığın bize Allah’ın bir hediyesi, ikramı olduğunu ruhumuzun derinliklerine kalplerimizin iliklerine kadar bilince sahip olmamızı Cenabı Allah’ın şu kutsi hadisi şerifiyle sağlayabiliriz. Allah’ın sevdiği kullarını zaman zaman musibetlerle imtihan edeceğini (Buhârî, “Merḍâ”) belirtmesi ile tam olarak benliğimizde kavradığımız zaman hastalığın bize Allah’ın bir lütfu bir ikramı olduğunu anlar ve bu sebeple hastalığımıza şikâyet değil şükrederiz.

Hastalığımıza şükretmemiz için o kadar sebepler var ki; Peygamber Efendimiz (SAS) “Herhangi bir Müslümanın başına hastalık ve diğer sıkıntılar gelirse, Allah onlar sebebiyle onun günahlarını ağacın yapraklarını döktüğü gibi döker” (Buhârî, Merdâ, 13, 16; Müslim, Birr ve’s-Sıla) gibi hadis-i şerifinde buyurduğu gibi günahlarımız hastalığımız müddetince tek tek silinmektedir.

Şükür ve sabrımızın samimiyetine ve derecesine göre çektiğimiz sıkıntıların saniyeleri, dakikaları bir saat hatta bir gün ibadet etmiş sevabına dönüşür. Evet hastalığa şükredeceğiz. Ama hasta olduğumuz için değil. Allah bizi sevdiği için günahlarımızı hafifletmek için bize bol bol sevap kazandırmak için bu hastalığı verdiğini düşünerek yani Allah’ın bizi sevdiği bir kulu olarak lütfu ikramı ile hastalığın geldiğini düşünerek şükredeceğiz.

Hepimiz bilir Mecnun Leyla hikayesini. Leyla yemek dağıtmaktadır. Mecnun sıraya girer sıra kendine geldiğinde Leyla kepçe ile kafasına vurur. Mecnun tekrar sıraya girer tekrar kafasına kepçe yer ve tekrar sıraya girer, yine Leyla kepçeyle vurur. Mecnun durmaz tekrar tekrar eder.

Derler ki: “Ya niye boşu boşuna sıraya giriyorsun. Bak yemek alamıyorsun. Alamadığınla da kalmayıp bir kepçe dayak yiyorsun.” Mecnun, “Leylanın kepçeyle başıma vurması beni adam yerine koyuyor olmasındandır. Yani Leyla beni görüyor ve bana bu gördüğünün alameti olarak başıma kepçeyi vuruyor. Bu sebeple beni dövmesi, hakaret etmesi bana bir lütuf, ikramdır.”

İşte, bu misaldeki gibi Allah günahlarımıza karşılık bizi görüyor. Bizi affetmek, bağışlamak, ebedi hayatımızı kazanmamız için bize bir fırsat olarak hastalık veriyor. Allah bizi seviyor Allah bizimle muhatap oluyor. Hastalığa bu sebeple şükredeceğiz.

Şükürden sonra hastalığın en büyük dayanak noktası sabırdır.

Halbuki hepimiz hastalıkta en öncelikle sabretmemiz gerektiğini biliyorduk. Burada ise sabrın şükürden sonra geldiğini belirttik. Evet zannettiğimiz gibi sabır hastalığımızın acılarına katlanmamızın ve hastalıkla kolaylıkla baş edebilmemizin en büyük dirençtir.

Ama hastalık esnasında sabır metanetini, sabrın gücünü bize kazandıracak en büyük etken de şükürdür. Bu sebeple ilk önce Allah’ın bizi düşünüp sevdiğine şükredeceğiz ki sabır kuvvetini. Sabır gücünü kazanalım. Şükür ve sabırla birlikte hastalığımızın acılarını, kederlerini en hafifinden atlatalım.

Ne kadar sabır şükür desek de birçoğumuz maalesef hastalığın acılarına, sıkıntılarına, ıstıraplarına tahammül edememektedir. Bu tahammülsüzlüğümüzün sebeplerinden bir tanesi hatta en başta olanı keyfi rahatlıktır Yani hayatımızı daima keyif rahat ve Konfor içerisinde yaşamaktır önce.

Konfor yaşamak konforlu bir şekilde hayatımızı sürdürmek rahatı getirir, bizi keyiflendirir keyif ve rahatlıksa Sabrımızı tüketir sabır gücümüzü yok eder ve hastalık geldiğinde de ki bizi falan işte ondan sonra sabırdır, biz ilk önce sabra geçiyoruz şükür atlayıp sabıra geçince tam sabredemiyoruz tam bir tahammül gösteremiyoruz.

İşte tahammül gösteremememizin sabrımızın da en başında gelen sebebi konfor, rahat ve keyfe düşkünlüktür. Konfor dediğimiz, hayatı sıkıntısız, dertsiz bir şekilde tüm imkanlara sahip istediğini istediği bir şekilde yaşamaktır. Böyle konforlu hayat rahatı getirir. Rahatlık, hayatın amacından, gayesinden ve hayatın manasından habersiz olarak yaşamaktır. Bu rahatlık da keyfe düşkünlüğü tetikler.

Keyfe düşkünlük hayattan tamamen zevk almak için yaşamak amacı güder. Konfor, rahatlık ve keyfe düşkünlük insanın hayattan kopmasını yani hayatın gerçekleri olan sorumluluklar, yaratılış gayemiz, amacımız ve başımıza gelebilecek sıkıntılardan tamamen uzak onlardan habersiz olarak yaşamayı meydana getirir.

Böyle hayatın manasından uzak yaşayan bir kimsenin hastalık zamanında tahammülsüz olması kaçınılmaz olur. Hastalığa bu pencerelerden baktığımız zaman hastalık en başta söylediğimiz gibi bizim kaygılanacak ve endişelenilecek bir durum değil aksine sürur ve gönül rahatlığıyla hayatımızın bir anında ziyarete gelen ve giderken de bereketini bırakan misafir olarak görmemizi sağlar.

***

Mesut AKDAĞ

mesut akdag - Hastalığın Sır Hazineleri

Yorum Yaz

Yorum göndermek için buraya tıklayın

Web Site Hakkında

Sivrihisar Web Medya

Sivrihisar Şehrengizi

sivrihisar sehrengizi 1 - Hastalığın Sır Hazineleri

Gönül Dağı Dizi Film

dizi