Gençlik elden gidiyor
ONDANDIR KUDÜS’ÜN ÇIĞLIĞI!
“İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara “Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt” öğüdü verebiliriz ki?”
LOLİTA İHTİLALİ
Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 – 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?
Levent’te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım:
“14 – 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor”muş.
Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie’nin fotoğrafıyla gelmiş ve “Bununki gibi dudak istiyorum” demiş.
18’lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış.
“En büyük istekleri” neymiş biliyor musunuz?
Zara’nın ya da Diesel’in 34 bedenine sığmak…
Bunun için yarışıyorlarmış:
“Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola… 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar.”
Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir “patlama” olduğunu söylüyor:
“Ben de anneyim, 18’lik ‘lipolu’ (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 – 500 milyonla gelip ‘Dudağımızı şişir’ diyenleri ‘Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin’ diye geri yolluyorum.”
* * *
Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:
“Genç nüfusta müthiş bir uyanma var” diyor. 17 – 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor:
Batı’da ergenlik yaşı 16 – 17’den 11 – 12’ye geriledi. Amerika’da 10 yaşa kadar düştü.
Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık…
Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri “psiko – seksüel uyarımın artması”…
Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması…
Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor.
Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor.
Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında. Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta…
* * *
Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz:
İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara “Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt” öğüdü verebiliriz ki?
Yasak çare değil. Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var.
BİR BAŞKA FELAKETİMİZ DAHA…
Resmi rakamlara göre bile dünyada günde yaklaşık 2700 kişi intihar ediyor.
Bunlar genellikle, basın ve medyanın insanlığı çılgınca sevk ettiği zevk, sefa, eğlence, zenginlik, şöhret, gösteriş hayalleri kurarak hayat yaşamaya çalışan, bir çoğu da insanların geneline kıyasla maddeten iyi duruma gelen, imkan sahibi olan ama darmadağın olan, maneviyatı göz ardı eden, aradığı iç huzurunu bulamayan kimseler.
Açıklamıyorlar ama bunların çok büyük bir kısmı henüz yolun başı denilecek aşamalarda bile alkole, uyuşturucuya, çılgınca fuhşa müptela oluyorlar. Sonra bunlar da nefislerine yetmiyor ve sıradanlaşıyor ve eşcinselliği deniyorlar. Aileleri yıkılıyor. Kendileri aldatıyor, eşleri aldatıyor, güven, sevgi, saygı diye bir şey olmuyor ve sonra kendi hırsları, hataları ile darmadağın ettikleri hayatlarını, uzman psikiyatrların toparlamasını bekliyorlar.
Zaten uydurma bir bilim olan psikiyatrinin antidepresanlarına da esir oluyorlar. Bilmiyorlar ama antidepresanlar intihara meyli aşırı derecede artırıyor. Bazı antidepresanların prospektüsüne, yan etkileri arasında “intihar” yazdılar, her an insanlar fark eder de, intihar eden yüksek sayıda kişinin yakınları davacı olursa, hukuki olarak topun ucuna gelmemek için…
Antidepresanlar alkolle birlikte ise daha da büyük zararlar veriyor.
Zaten Siyonizmin basın ve medyası elinde oyuncak olup darmadağın hayat yaşayanlar, üç günlük fani dünyada bomboş heveslerle, elinde tutamayacağı dünyalıkların hevesi ile hayat kurmaya kalkanlar, çılgınca gösteriş, eğlence, zevk peşinde perişan olanlar da çoğunlukla alkollü içkiler içiyorlar.
En çok hangi çeşit insanların intihar ettiğini fark edebiliyor musunuz? Sadece Türkiye’ye değil, dünya basınına bir bakın. Dünyaca ünlü mankenler, sinema oyuncuları, komedi sanatçıları, şarkıcılar, patronlar, genç yaşlarda bile intihar eder oldular. Artık çocuk intiharı denilen bir derdi var bu dünyanın.
Araştırılınca görülüyor ki maddiyatçı şekilde çocuklarını aşırı kontrol altına alan, geleceğe dair olmazsa olmaz planlarla baskı altında yetiştirmek isteyen ve bunu başaramayınca alıp koşa koşa psikiyatrlara götüren ailelerin, psikiyatrik ilaç kullandırılan çocukları intihar ediyor.
Dünyanın pek çok ülkesinde basın ve medya, masonluk üzerinden ve o ülkede yaşayan gizli Yahudiler üzerinden Siyonizme hizmet eder. Bunlar, dünya insanlığını ahlaken, ruhen, bedenen perişan hale getirmeyi, sömürmeyi, kontrol altına almayı ve azıcık nüfusları ile dünyaya hakim tek bir dünya devleti, yani yeni dünya düzeni kurmayı kendilerine ilahi bir emir olarak bilirler. Bir yılda trilyon dolarla paranın döndüğü psikiyatri sahası da bunların tekelindedir. Bu sözde ilaçlar, büyük oranda Siyonistlerin firmalarınca üretilir ve pazarlanır.
Kendinizi koruyun, ailenizi, çevrenizi, akrabalarınızı uyarın.
Yorum Yaz