Filistin Noktamızdır.
Filistin kırmızı çizgimiz falan değildir. Noktamızdır. Sessiz duruşumuz kimseyi aldatmasın. Korktuğumuz için susmuyoruz. Asıl, sustuğumuz için dünya korksun bizden. Bizimkisi korku sessizliği değil. Fırtına öncesi sessizlik.
Her gördüğünüz Türk isimli marka Türklere ait değildir. Mesela BİM ‘de satılan DOST markalı süt ve yoğurt, Fransız şirketi tarafından üretilmektedir. Dost markasını üreten AK gıdadır. Yani ilk bakışta Türk markası gibi görünür ama öyle değildir işte.
Bu gıda şirketi ilk olarak Ülker’e ait Yıldız Holding şirketi tarafından kurulmuştur. 2015 yılında ise sürpriz bir şekilde Ak Gıda’nın hisseleri Fransız gıda devi Lactalis Group tarafından satın alınmıştır.
Ak Gıda’nın çoğunluk hisseleri halihazırda dünyanın en büyük gıda şirketlerinden olan Lactalis Group’a aittir. Fakat gelin görün ki; hisseleri devralan lactalis grup, hiçbir isim değişikliğine gitmemiştir. Hâlâ ürünlerin üzerinde, üretici firma olarak Ak gıda yazar.
İşte birçok yazımda anlatmak istediğim tam olarak budur. Bu ülkede sadece insanlar değil ürün isimleri de kripto. Her şey ve herkes görünürde yerli ve milli isimlerle önümüze sunuluyor. Arkasında ise muhakkak bir Siyonist parmak oluyor.
Adamın ismi halk arasında Yusuf ama aslında Yahudi asıllı Yasef. Kadının ismi Rashel ama tüm Türkiye onu Rahşan olarak bilir. Yoğurt üreticisi Ak gıda ama arkasındaki isim lactalis grup. Bilmem anlatabildim mi.
Hani ben size diyorum ya isimler sizi aldatmasın. Hangi ürünü alırsanız alın mutlaka firma sahibinin kim olduğuna bakın diye… İşte bu sebepten dolayı söylüyorum. Şimdi buyurun buradan yakın. Bir de olaya bu açıdan bakın.
DİKKAT!
Boykottan etkilenmek istemeyen şirketler ürünlerin üzerine yada stantlara yerli ürün logosu yapıştırıyorlar, inanmayın. Yerli üretim başka şeydir yerli ürün başka şeydir. Bir ürünün Türkiye’de üretiliyor olması, o ürünün yerli ürün olduğu anlamına gelmez.
Ürün Türkiye’de üretiliyor, fakat yabancı menşeili bir logo vuruluyorsa ve geliri başka ülkeye akıyorsa, o ürün yerli bir ürün değildir. Mesela Nike ürünleri Bursa’da üretiliyor ama üzerine Nike logosu vuruluyor. Ürünün Türkiye’de üretiliyor olması, o ürünü yerli ürün yapmıyor.
Mesela Pierre cardin’in birçok ürünü Türkiye’de fason olarak üretiliyor. Şimdi soruyorum sizlere; Pierre Cardin yerli bir ürün müdür? Değildir. Yerli üretimdir ama asla yerli ürün değildir.
Mesela Adidas ayakkabılar Çin’de üretiliyor fakat üzerine Adidas logosu vuruluyor. Bu ürün her ne kadar Çin açısından yerli üretim olsa da, menşei açısından yerli ürün değildir. Çünkü marka sahibi şirket Amerikalıdır.
Bir ürün Türkiye’de üretiliyorsa, fakat Bu ürünün patent hakkı yabancı menşeili bir şirkete aitse o ürün yerli ürün değildir. Bir ürün Türkiye’de üretiliyorsa, fakat sahibi kripto Türk’se, yabancı sermaye ile bağlantılı çalışıyorsa o ürün de yerli ürün değildir.
Mesela Amerikalı biri geliyor kendisine usulen Türk vatandaşı bir ortak buluyor. Şirketin başına usulen Türk ortağı oturtturuyor. Bu ikisi birleşip Türkiye’de üretim yapıyor fakat üretilen malın gelirinin büyükçe bir kısmı Amerika’ya gidiyor.
Şimdi soruyorum sizlere; Bu ürün yerli bir ürün müdür? Hayır. Çünkü her ne kadar şirket ortaklarından biri Türk olsa da, geliri yabancı ülkeye Akan hiçbir ürün yerli ürün değildir.
Bir ürünün yerli olabilmesi için, o ürün hem Türkiye’de üretilecek. Hem de üreten şirket yerli ve milli sermaye olacak. Bu şartlar sağlandığında üretilen ürün yerli malı olur. Bir de yabancı sermaye var. Onların yaptığı üretim yerli olsa da, sermaye akarı yabancı ülkeye, genellikle de İngiltere’ye gider.
Yani anlayacağınız;
Her yerli, milli değildir. Bir ürünün yerli ve milli olabilmesi için, hem Türkiye’de üretilmesi hem de üreticisinin % 100 Müslüman Türk olması lazım gelir. Bu yüzden üzerinde yerli malı yazan her ürüne inanmayın.
Üretici firmayı araştırın. Firma sahibini araştırın. Firma sahibinin menşeini ve bağlantılarını araştırın. Okuduğu okulları araştırın, memleketini araştırın. Geliri, dolaylı veya direkt olarak yabancıya giden hiçbir ürün yerli olamaz.
***
GAZZE’YE DEĞİL, SİZ KENDİNİZE AĞLAYIN…
Dünya nüfus oranına göre, dünyada en çok kitap okuyan ve en çok hafız yetiştiren Gazze’dir. Dünyada tarihini unutmayan kinini en diri tutan şehir GAZZE’DİR. 9 – 10 yaşına gelen bir çocuk, Kur’an’ı Kerim hafızı olur.
HAMAS’IN askeri kanadı olan KASSAM Tugaylarına katılmanın ilk şartı Kur’an-ı Kerim hafızı olmaktır. Hafız olmayanların eline silah vermiyorlar. Kaza namazı olanları cepheye göndermiyorlar. Cephe gerisinde savaştırıyorlar.
Siz bu ordunun yenileceğini mi sanıyorsunuz? Şehadet aşkıyla yanıp tutuşuyorlar. Bunlar ölümden korkmaz. Ölüme gitmeyi, düğüne gider gibi sayıyorlar. Ölür şehit olur ama asla yenilmezler! Siz kendinize ağlayın, kendi imtihanınızı tam veriyor musunuz diye ağlayın.
Namusumuz olan Mescidi Aksa’yı koruyan müminlere, maddi ve manevi sahip çıkmadığına ağla. Kendi çocukların bilmem kaç yaşına gelmiş, KUR’AN-I KERİM okumasını bilmiyor, sen buna ağla.
Evinde hiç Kur’an-ı Kerim okunmuyor, hiç namaz kılınmıyor ise buna ağla. Çocukların kimin peşinden gidiyor, kimi örnek alıyor, Siyonistlerin kültürel savaşında katlediliyor, bunu gör ve buna ağla.
5 yaşında, bombaların altında olan çocuk babasının yanına geliyor ve diyor ki; Baba, hafız olmadan ölmek istemiyorum. Keşke daha önce hafız olsaydım, öldüğümde hafız olarak Allah’ın huzuruna çıksaydım. Çocuktaki derde bak, bir de bizdeki bizim çocuklarımızda ki dertlere bak…!
Yine diyorum, tüm dünya bir araya gelse de Hamas’ı yenemez. Çünkü iki türlü de olsa, onlar için tek yol zafer! Allah yardımcıları olsun. Amin… Sedat Yüksel
Yaşadığımız olaylar gösteriyor ki, bir çok insan için siyaset araç değil amaç olmuş. Bazı insanlar siyasetçilik oynamayı seviyorlar. Siyaseti, bir davayı zafere ulaştırmak için değil, zafer kazanma egolarını tatmin için kullanıyorlar.
Yorum Yaz