Çözüm Süreci –
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra Ekim 1981’de tüm siyasal partilerle birlikte kapatılan Cumhuriyet Halk Partisi yasaklı olduğundan CHP’liler SHP’yi kurmuştu.
PKK’nın Siyasi ayağı olan Halkın Emek Partisinden 20 Ekim 1991 tarihinde Meclise giren ilk kadrosundaki 21 milletvekili, seçim barajı engelini aşmak için Erdal İnönü’nün liderliğindeki “Sosyal demokrat Halkçı Parti” (SHP) kadrolarından seçime girdi.
Daha önce yıllarca başımıza bela olan Asala terör örgütünün yerine, 27 Kasım 1978’de kurulan Ermeni kaynaklı PKK, 1984 yılında Kürt ayaklanmasını ilan etmesiyle büyük isyan ve ayaklanma başlattı ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile arasında çatışmalar oldu.
2011 yılı ortalarında çatışmalar şiddetlenerek arttı. Neticede 100 bin can kaybının yanı sıra çok büyük bir ekonomik zarar meydana geldi.
2013 yılında başlayan Çözüm Süreci, Temmuz 2014 yılında “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” ile yasalaştı ve 2015 yılında sona erdi.
Kürt açılımı denilen çözüm süreci’nin TEK ÖN ŞARTI PKK’nın silah bırakmasıydı.
O görüşme büyük operasyon öncesi son kez uyarımız idi. Dağdan indirdik, hainlik yapacaklarını bile bile ve hepsini takibe alıp, ilk hainliklerinde paketledik. Bu bir devlet planı idi. PKK silah bırakmış olsaydı emperyalistlerin en büyük maşalarından biri elinden alınmış olacaktı.
Türkiye enerjisini ve parasını bu örgütle mücadele için harcamayacaktı. Devlet onlara bir şans verdi. “Gelin silah bırakın düz ovada siyaset yapın” dendi. Bunun nesi yanlış? Silah bırakmadılar. Şimdi bedelini canlarıyla ödüyorlar.
Kandırılan kişiye işbirliği teklif edenler, pazarlık ve ortaklık yapanlar; bu kişiye gidip, “bu yoldan vazgeç yanlış yoldasın” diyenleri “Sen de onunla görüştün diye” suçluyor. Çözüm süreci de böyle bir şey.
Devletin izlediği açılım sayesinde, bu ülkede Kürt Türk sorunu değil, Ermeni ve Yahudi sorunu olduğu anlaşıldı. Kürtler Türkleri, Türkler Kürtleri yakinen tanıma imkanı buldu. Kürtleri öldürüp Türklerin üstüne atan, Türkleri öldürüp Kürtlerin üstüne atanların oyunları bu izlenen siyaset sayesinde ifşa oldu.
Yanlış görülse de, o zaman ki şartlarda durumlar böyle gerçekleşti. Açılım üzerinden hala “megri megri, habur, oslo” kelimeleri ile eleştiriye devam ediliyor. Çözüm sürecinde gerçek suçluların ve gerçek katillerin kimler olduğunu gördük.
Osman Öcalan 2019’daki yerel seçim öncesi TRT1 veya TRT ana haber bültenine çıkmadı, TRT Kurdi’ye çıktı, tamamen Kürtçe konuştu, Türkçe altyazı bile verilmedi ve orada “PKK, Kürtler ’in temsilcisi değildir” dedi. Böyle bir açıklamayı HDP/DEM den de bekleriz.
Teröristlere destek veren Batı, artık; dinimiz, milliyetimiz ve mezhebimiz üzerinden bizi kandıramayacağını ve ayıramayacağını anladığı için son olarak ekonomimize saldırıyor ama daha önceki sorunlarımızı aştığımız gibi bunu da aşacağız inşallah.
Kutuplaşmaktan bahsediliyor, evet kutuplaştığımız doğrudur, bizler artık bu ülkede vatansever ve vatan haini olarak ikiye ayrılmış durumdayız. Unutmayalım ki feraset bile bir nimettir ve bu nimet herkese nasip olmuyor maalesef. Devletimizin izlediği derin siyaseti ancak ve ancak feraset sahibi olan insanlar anlayabilir.
Sivrihisar Web Medya Haber Ajansı
Yorum Yaz