Büyük Resimde Küçük Ayrıntı
Ressam tuvale sanat akımlarından barok, romantizm realizm, empresyonizm, Dadaizm, empresyonizm kübizmin izdüşümünü yansıtmaktadır. Çizdiği resimde tüm birikimini tecrübelerini nakış nakış realizmden sembolizme kadar hepsini işlemektedir. Resim bittiğinde şaheser bir sanat eseri meydana gelmiştir. Ressamın elinden çıkan hangi resim olursa olsun ve özellikle de sanatın bütün akımlarından empresyonizm, Dadaizm, empresyonizm kübizm vs. yansıtılmışsa küçük bir obje dahi olsa şaheser bir sanat eseri olarak ortaya çıkar.
Eskiler bilir at arabaları vardı. Bu at arabalarında da bir zanaatkarın elinden çıkma muhteşem resimler vardı. Bu resimler genelde çiçek, tabiat objelerinden oluşmaktaydı. Ama bu resimleri sadece bir zanaatkarın elinden çıkmış olarak sıradan bir isim olarak bakılırdı. Aynı resmi bir ressam yapsa sanat eseri olurdu.
Peki neden iki aynı resim biri sıradan öteki de paha biçilmez sanat şaheseri olur? Adı üstünde zanaatkar, çırak usta ilişkisi bulunmaktadır. Yani ortada ezbere yapılan bir resim vardır. O resmi yapan usta, zanaatkâr ustasından gördüğünün aynısını yapar. Tamamen bir taklit, kendisinden hiçbir şey ekleme olmaz. Kendi düşüncelerinden, kendi hayalinden hiçbir eklemez. Fakat ressam, tamamen kendi sanat fikirlerini düşüncesini yapısını yani bütün bilgi ve tecrübelerinin yanında hayallerini ve sanat (akımlar, kurallar, özgünlük) ekleyerek o resmi nakış nakış işler, ilmek ilmek tuvale dokur.
İşte, bu sebeple zanaatkarın yaptığı resim, ister bir tablo veya arabanın üzerinde olsun sıradan bir resimdir. Alelade bir değeri olur ve ucuz fiyata satılır. Amma, bir ressamın yaptığı tabii ki sanatının izdüşümünü yansıtan resim, sıradan kalem gibi gözükse de bir sanat şaheseridir. Sanattan anlayan sanatın akımlarından ve terimlerine kadar bilen zanaatkarla ressamın resimlerini fark eder. Bu tamamen bir bakış açısıdır. Yani sanatçıyı sanatla iç içe olanlar anlar. Aynı resmi yapan ressamı büyük bir değere ve öneme taşır ve zanaatkâra da sıradanlık verir.
Şimdi dünyamıza da bir baktığımızda ağacından çiçeğinden, ovasından, dağına varıncaya her bir canlı, cansız tüm varlıkları büyük bir ressamın elinden çıkmış bir tablo olarak görebiliriz. Her bir canlı ve cansız varlık mükemmelin ötesinde bir obje olarak karşımıza çıkar. Cenabı Allah ayetlerinde akl-ı selim sahipleri için ibretler vardır, buyurmaktadır. İlk önce yerin göğün yaratılmasından bahseder bazı tabiat olaylarından dağlardan ovalardan bahseder sonra da ibretler olduğunu bildirerek akletmez misiniz diye sorar.
Nasıl bir ressamın yaptığı resmi ayırt eden bir sanatkâr gibi ibret gözüyle bakan akl-ı selim, bu kâinatın da kusursuz bir şekilde mükemmel bir sanatkarın elinden çıktığını görür. Bakan görür sözüyle eğer tabiata, doğaya hatta kendimize ibret nazarıyla baktığımızda Allah’ın o sonsuz kudretini büyük ilmini görür.
Ressam çizdiği resme sanatın iz düşümlerini yansıttığı için hem resmi hem de kendi değer kazandığı ve ayrıcalıklı olduğu, zanaatkâr da yaptığı resmi basma kalıp yaptığı için ne resmi ne de kendisi bir değere sahip olmadığı gibi Allah’ın şu dünya tablosundaki sonsuz kudretini, ilmini, sanatını gören mümin kul Allah katında bir değere sahip olacaktır. Allah’ın kudretini göremeyen kişi de tüm nimetlere nankörlüğü neticesinde insanlara ve Allah katında bir değeri olmaz.
İşte bakmak ve görmek. Allah’ın kudret elinden çıkmış dünya ve biz büyük resimdir. Büyük resimdeki küçük ayrıntılar ve detaylar ise iman, tefekkür ve bakış açımızdır. İmani bir bakışla bakarsak Allah’ın elinden çıkmış olan her şeydeki mükemmelliği görürüz. Böylece Allah katındaki değerimizi arttırırız.
Sivrihisar Kurşunlu Camii İmam Hatibi – Yazar, Mesut AKDAĞ
Yorum Yaz