Bilgeler Bilgesi Nasreddin Hoca
Nasreddin Hoca Kültürümüz için Neden Önemlidir?
Bilge Nasreddin Hoca
Tarihsel bir şahsiyet olarak 13. yüzyılda İç Anadolu’nun Sivrihisar – Akşehir yörelerinde yaşadığı kabul edilen Nasreddin Hocanın Türk toplumu açısından önemi, Türk mizahının, dolayısıyla eleştirel, dolayısıyla da bilimsel düşünce dünyasının sembolü olmasından kaynaklanmaktadır. Nasrettin Hoca, Türk toplumunun yaşattığı, eleştirel düşünce ile mizahi bakış açısının olgunlaştırdığı bilge insan tipinin sembolüdür.
Nasreddin Hoca’nın en önemli özelliği nedir?
Nasreddin Hoca, Türk toplumunda ortaya çıkan mizah, daha yerinde bir ifadeyle fıkra tiplerinin bileşkesi olan ana fıkra tipidir. O, Türk toplumuna yaklaşık sekiz asrı geçen bir süreden beri eleştirel ve çözümleyici düşünmeyi öğreten bilgeler bilgesidir.
Türk halk felsefesi, gönül ve akıl olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır Akıl tarafını Nasreddin Hoca ve torunları, gönül tarafını da Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli ve takipçileri temsil eder. Çok kere Anadolu’nun bu öncü zirve şahsiyetlerinin değerlendirmeleri, zamanla iç içe geçer ve birbirini bütünler. Türk halkı, bir yanıyla Nasreddin Hoca, diğer yanıyla da Yunus Emre gibi, onların dilinden ve gönlünden yaşamı algılar ve yorumlar.
Yine Nasreddin Hoca, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli; asırların ürünü Türk kültür belleğini Anadolu’ya taşıyıp yeni bir senteze ulaştırdıkları, dahası medeniyetleri ve kültürleri özgün bir yorumla birleştirdikleri için Türk ve dünya tarihinin zirve şahsiyetleridir.
Nasreddin Hoca belleği, Türk kültürü adlı belleğin önemli bir bölümünü oluşturur. Diğer bir söyleyişle kültür belleğimiz, bir yanıyla Nasreddin Hoca belleğiyle zenginleştirilmekte, geliştirilmekte, aktarılmakta ve geleceğe taşınmaktadır. Fıkralar, sözlü kültürün damıtılmış bellek ürünleridir.
Nasıl ki bir bilgisayarın belleği çok önemliyse, bir millet için de kültür, aynı işleve sahiptir. Nasreddin Hoca fıkraları anlatırken, Türk dilinin ve kimliğinin özgünlüklerine ve derinliklerine ulaşarak özümseriz.
Diğer yandan Nasreddin Hoca’nın mizah dünyasında Timur ile günümüzün sanal gezgini aynı masayı paylaşır. Bu nedenle Nasreddin Hoca, her dönemde yaşama gücüne sahiptir. Bilgelerin yaşı yoktur Dede Korkut kaç yaşındadır, hiç düşündük mü? Bu nedenle Nasreddin Hoca’nın 80 yıllık değil 800 yılı aşan kültürel yaşamı, yıllarla ölçülemeyen yaşamı daha önemlidir. Dahası O, kendi mizah ve eleştirel düşünce zamanında yaşamakta, dahası yaşatılmaktadır.
Türk halkı olarak Nasreddin Hoca’yı hakkıyla tanıyor muyuz?
Evet. Türk toplumu sözlü kültür aktörlerini, belleğinde her dönem özenle yaşatmıştır. Bunlardan biri de Nasreddin Hoca’dır. Çünkü Türk toplumu çok kere Nasreddin Hoca’nın gözünden yaşamı değerlendirir ve sorunlarını çözer.
Bizler, her fıkra anlattığımızda ya da mizahın eleştirel penceresinden her baktığımızda Nasreddin Hoca’laşırız. O, bizlere yaşamı tersten okumayı, olayları ve olguları farklı açılardan değerlendirmeyi ve analitik düşünmeyi öğretir. Bu nedenle de mizah ve eleştirel düşüncenin büyüsüne kapıldığımız anlarda, ki bu anlar bizim en yaratıcı ve verimli olduğumuz anlardır. Onun torunları olduğumuzu hatırlarız.
Nasreddin Hoca’nın daha iyi tanınması için, kültürün yaratım, aktarım ve tüketim alanlarındaki değişmelerin dikkate alınarak gerekli yaklaşım, mekân, ürün, hizmet, araştırma ve uygulamaların ortaya konulması yararlı olacaktır.
Bugünün nesilleri için görsel-işitsel kültür ortamları ve araçları daha etkilidir. Bu nedenle Nasreddin Hoca ve mizah belleğinden hareketle etkili çizgi filmlerin, sinema-tv yapımlarının, eğitim setlerinin, oyuncakların, bibloların ve diğer görsellerin yaratılması gereklidir.
Sanal/görsel/dijital kültür bağlamlarına özgü ürün ve uygulamalar, günümüzde daha etkili olacaktır. Bu türden eksikliklerin temel nedenlerinden biri, henüz Türkiye’de kültür endüstrilerinin geliştirilememesidir.
Gelişmiş ülkeler, örneğin Almanya geleceğini “kültürümüz geleceğimizdir” genel kabulü üzerine kurarken, kültürlerini temel alan olarak belirlemişlerdir. “21. asır doğa ve kültür asrı” olacaktır. Bu nedenle bizler de kültürümüzü, temel önceliğimiz olarak kabul edip gerekli düzenlemeleri gerçekleştirmeliyiz.
Nasreddin Hoca bir halk filozofu mudur?
Nasreddin Hoca asırlar üstü yaşama sahip bilgeler bilgesidir. Türk toplumunda bilgelik için akıl ve gönül temelinde olgunlaşmak gereklidir. Nasreddin Hoca, bilgeler yetiştiren eleştirel, dolayısıyla bilimsel düşünce okulunun kurucusu ve ölümsüz öğreticisidir.
Bu okulda, yaşamın farklı boyutlardan/tersten, herkesin gördüğünün dışından algılanması ve yorumlanması, özetle düşünceyi geliştirme yöntemleri öğretilir. Bu nedenle Nasrettin Hoca eşeğine ters biner ve kapısında koca bir kilit bulunan türbesinin duvarı da yoktur. O, biz, torunlarına fıkralarıyla olduğu gibi, türbesiyle de ders vermeye devam eder.
Bilgi sahibi olmak ve yaratmak, dahası yaratıcılık ve özgünlük için beynin gülmesi gereklidir. Beyin fırtınası için de, mizahın ve eleştirel düşüncenin şimşeğine ihtiyaç vardır. Bilgelik, diğer etkenlerin yanında, özünde eleştirel düşünce ve dolayısıyla mizahın eseridir. O, sorular sormayı ve cevaplar bulmayı öğretir torunlarına.
Burada yaşamın diğer alanları gibi, eğitim ve bilim alanındaki başarının soru yaratabilmek olduğunu vurgulamak gereklidir. Amaç başkalarının asırlık kalıplaşmış sorularını en iyi şekilde cevaplamak değil, kendi sorularını üretebilen ve bunlara özgün cevaplar üretebilen bireyler yetiştirmektir.
Aynı şekilde hiçbir fıkrada cevaplanmamış soru ya da çözümlenmemiş sorun yoktur. Nasreddin Hoca, en çözümlenemez sorunları dahi, kolaylıkla çözümler. Bu nedenle Nasreddin Hoca’nın eleştirel düşünce ve mizah okulunda yetişenler, çözümleyici zekâya sahiptirler.
Nasreddin Hocanın belirgin özellikleri arasından öncelikle “çok meraklı olması ve ayrıntılara önem vermesi” sayılmalıdır. Bilimin, bilimsel düşüncenin özünü de bu özellikler oluşturmuyor mu? Nasreddin Hoca, torunlarına meraklı olmayı ve ayrıntılardaki gizemi öğretirken çözümleyici düşüncenin kapılarını da aralamaktadır.
Nasreddin Hoca’ya ait olmayan birçok fıkra, Hoca’ya mal edilmiştir. Biz gerçeğiyle uydurma olanı nasıl ayırt edebiliriz?
Nasreddin Hoca’yı ve mizah belleğini asırlardır yaratan ve yaşatan, Türk milletidir. Bu nedenle de fıkra belleği, sadece belirli bir dönemin değil, sekiz asrın eseridir ve yeni uyarlamalarla, yaratmalarla sürekli zenginleşmektedir. Nasreddin Hoca fıkra belleğiyle ilgili olarak “bu fıkra O’na aittir veya değildir” şeklinde bir kümele yapmak, bilimsel değildir.
Keza Nasreddin Hoca’yı yaşatan dinamik, geçmişe, bugüne ve geleceğe ait olmasıdır. Sizce Nasreddin Hoca’nın yaklaşık 80 yıllık ömrü mü, yoksa 800 yıllık ömrü mü daha önemlidir? O, Türk milletinin insanlığa armağan ettiği bir zirve şahsiyet ve değerdir. O’nu bir döneme hasretmek, pek akılcı bir yaklaşım değildir. Bugün senin Nasreddin Hoca ile ilgili yarattığın ya da uydurduğun fıkra da, bu belleğe aittir ve değerlidir.
>Sizin en beğendiğiniz Nasreddin Hoca fıkraları hangileridir?
Böyle bir seçim yapmak zor. Çünkü Nasreddin Hoca belleğinde yer alan fıkraların hepsi, güzel ve anlamlı. Son dönemdeki bir liderlik kursunda temel eğitim aracı olarak değerlendirilen ve Nasreddin Hoca’nın her çağda yaşadığını da kanıtlayan aşağıdaki birkaç uyarlama fıkrayı sizinle paylaşmak isterim.
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
-Hocam, nasıl adam olunur?
Nasreddin Hoca:
-Konuşan varsa dinleyerek, dinleyen varsa konuşarak, diye cevaplamış.
Adamın biri Nasreddin Hoca’ya sormuş:
-Hocam bir mizah sitesi hacklenmiş duydun mu?
-Hoca demiş, bana ne!
-İyi ama Hocam senin site hacklenmiş.
-İyi de, o zaman sana ne!
Hoca’ya sormuşlar:
– Hocam, dünyanın merkezi neresi?
Nasreddin Hoca:
– Google’a girip “dünyanın merkezi” diye arattır, demiş.
Arkadaşları Hoca’ya:
-Hocam senin karın internette çok sörf yapıyor, demişler.
Hoca da:
-Olur mu canım, o kadar sörf yapsaydı bizim siteye de uğrardı, demiş.
Türk halk felsefesinin akıl yanını temsil eden Nasreddin Hoca’nın, çağdaşları olan mutasavvıflarla çok kere aynı dili konuştuğu görülür. Mizah, yaşamın gözden geçirilmesini sağlayan gönüllü molalar değil midir? Mizahın gücü, damıtılmışlığında ve doğaçlama olmasında gizlidir. Nasreddin Hoca fıkralarında hiçbir sözcüğü çıkaramazsınız. Her sözcüğün bir anlamı, işlevi ve gücü vardır. Sokrat’ın sayfalar tutan değerlendirmeleri, bir Nasreddin Hoca fıkrasına sığdırılır. Keza, düşüncenin süzülmesi sürecinde fıkralar, atasözleri öncesi aşamadaki türdür. Mutasavvıflar da yaşamsal sorgulamanın ve özün peşindedir. Ayrıca Mevlana gibi pek çok mutasavvıf yorumlarında fıkralardan yararlanır.
Nasreddin Hoca belleğinde, yaşamdaki her türlü ayrım geçersizleştirilerek eşitlenir. Bu nedenle O, farklılaşmanın ötesindeki bütüncüllüğün sembolüdür. Bu açıdan baktığımızda Nasreddin Hoca, çokluktan birliğe ulaşmayı öğütleyen, çağdaşı mutasavvıflarla da aynı dilden konuşur. Sonuçta Türk düşünce dünyasını çözümlemek isteyenler işe Nasreddin Hoca fıkra belleğiyle başlamalılar.
Bugün düşündüğümüzde ya Nasreddin Hoca olmasaydı?
Hepimiz bir yanıyla Nasreddin Hoca ve Onun torunları değil miyiz? Sorun değil! Hatta çevremize biraz dikkatle bakarsak, Nasreddin Hocalığı belirgin halde yaşamını sürdüren pek çok kimseye rastlayabiliriz. Türk milletindeki doğal eleştirel düşünce ve mizah derinliği, tutkusu düşünüldüğünde, nice kültür aktörleri yetiştirdiğimiz görülecektir.
Nasreddin Hoca başka ülkelerde fıkra tipleriyle karıştırılıyor olabilir mi?
Diğer ulusların fıkra tipleriyle karıştırılması, Nasrettin Hocanın gücünü, etkisini ve yaygınlığını ortaya koymaktadır Diğer toplumlar da Onda ve fıkra belleğinde kendilerinden bir şeyler buluyorlar. Böylelikle Nasreddin Hoca, insanlığın ortaklığı haline gelerek geçmişten geleceğe ve farklı coğrafyalara taşınmaktadır.
Nasreddin Hoca şu anda içinde bulunduğumuz sorunlar hakkında nasıl bir yorum yapardı?
Nasreddin Hoca, yaşamın farklı alanlarındaki konu ve sorunları da torunları gibi yorumlar ve çözümlerdi. Nitekim bugün gazetelerdeki bazı köşe yazarları, eleştirel bakış açısının çağdaş temsilcileri, daha doğrusu Nasreddin Hocaları olarak gündemi değerlendiriyorlar. Yine gazete köşe yazılarına, eskiden “fıkra” denildiğini de, burada hatırlamakta yarar var.
Nasreddin Hoca’ya halk kahramanı denmesinin nedenleri nelerdir ?
Halkın aklında ve gönlünde yaşattığı, hatta yeni özelliklerle zenginleştirip geleceğe taşıdığı bilgeler bilgesi Nasreddin Hoca’nın, halk kahramanı olmasından doğal başka ne olabilir ki?
Nasreddin Hoca fıkralarındaki kadınlar ve fıkralardaki kişilerin statüleri nasıldır?
Nasreddin Hoca fıkra belleğinde her dönemden, kesimden, yaştan ve cinsiyetten insana rastlamak mümkündür. Nasreddin Hoca’nın mizah dünyasında her türlü farklılıklar ortadan kaldırılarak eşitlenir. Böylelikle Nasreddin Hoca fıkraları, insanların bir arada, hoşgörü ve barış içinde yaşamaları için gerekli olan düşünsel altyapıyı ve ortamı hazırlar.
Milletleri var eden, toplumu ayakta tutan “harç”, ortak değerlerdir. Nasreddin Hoca belleği de, bütün insanlığın ve öncelikle de Türk toplumunun ortak değerlerinin başında gelir.
Türk toplumsal yaşamında sözlü kültür baskınlığı devam etmektedir. Sözlü kültür, eril bir niteliğe sahiptir. Kamusal alandaki bütün “-hane” eklentili mekânlar erilken, toplumun temelini oluşturan ailenin yaşadığı hane olan “ev” ise açık bir şekilde kadın egemenliği altındadır. Fıkralarda da bu erillik ön plandadır.
Bununla birlikte Nasreddin Hoca fıkralarında sergilenen farklı yaklaşım üzerinde de durulmalıdır. Nasreddin Hoca, fıkralarda herkesle başa çıkabildiği halde, bir türlü eşine söz geçiremez. Böylelikle özel yaşam eşitlenir ve dengelenir. Gerçek yaşamda da öyle değil midir?
Nasreddin Hoca fıkralarının sembolik anlamı nedir?
Bireysel ve dolayısıyla toplumsal düzlemde eleştirel düşünce ve mizahın içselleştirilerek yaratıcılık ve özgünlüğün ortaya çıkarılmasıdır. Einstein’in gülerek dünyaya dil çıkardığı fotoğrafı herkes bilir. Nasrettin Hoca, yaklaşık 800 yıldır insanlığa bilgeler bilgesi bakışıyla gülümsemeye ve torunlarını çok yönlü olarak beslemeye devam ediyor.
>Çok teşekkür ederiz.
Türk toplumunun bilgeler bilgesi Nasreddin Hoca’ya ilginiz için sizleri kutlar, teşekkür ederim.
Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR
Hacettepe Üniversitesi, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı Başkanı’dır. Kültür bilimi kapsamındaki “karşılaştırmalı kültür ve edebiyat, kültür endüstrileri, kültür ekonomisi ve yönetimi, kent kültürü ve yönetimi, müze bilimi, medya, kültür turizmi, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin kültürel boyutu, kültür dönüşümleri, kültürel bellek ve kültürel miras yönetimi vb.” alanlarda araştırma ve yayınlar yapmaktadır.
UNESCO – Türkiye Milli Komisyonu ile Kültür ve Turizm Bakanlığının somut olmayan miras komisyonlarının üyesidir. Dünyanın çeşitli bilim merkezlerinde araştırmalarının yanında Almanya’nın saygın üniversitelerinden Freie Universitat Berlin’de öğretim üyeliği de yapan Prof. Dr. Nebi Özdemir, Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü sahibidir.
Eskişehir Valiliği ESKİyeni Kültür dergisi – Aralık 2010
Yorum Yaz