HIDRELLEZ
Hıdrellez, Hızır ve İlyas peygamberlerin yılda bir kere bir araya geldikleri gündür; ancak bu beraberlikte ismi yaşatılmasına rağmen İlyas’ın şahsiyeti tamamıyla silinerek Hızır motifi öne çıkarılmıştır. Bundan dolayı hıdrellez bayramında icra edilen bütün merasimler Hızır ile ilgilidir.
Halk arasında Hızır’a yüklenen çeşitli işlevler yüzyıllardır sözlü yazılı ürünlerde (efsane, destan, masal, menkıbe, şiir vb.) karşımıza çıkar. Hızır’ın sahip olduğu vasıflar insanlara şifa, sağlık, uğur getirmesi tabiatta ki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması şeklinde ortaya çıkar.
Hıdrellez, bahar bayramı niteliğinde kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Türk kültürü içinde canlılığını koruyan geleneklerden biri de “Hıdrellez” dir. Hıdrellez geleneği, bir bayram olarak bütün Türk milletinin topluca katıldığı, kutladığı, bir takım töreleri yerine getirdiği bir bahar bayramıdır. Bu tarih kışın bitişi, yazın başlangıcı, yılbaşı olarak kabul edilir. Rûz-ı Hızır (Hızır’ın günü) olarak adlandırılan hıdrellez günü, Hızır veya İlyas sözcüklerinin birleştirilmesiyle halk ağzında Hıdrellez şeklini almıştır.
Hıdrellez geleneğinin doğuşuyla ilgili rivayetlerin Hızır ve İlyas üzerinde yoğunlaşmasına rağmen kutlama nedenlerini incelediğimiz zaman temel nedeninin mevsimlik bayramlardan bahar şenlikleri olduğu öne çıkmaktadır. Baharın gelişini, doğanın canlanışını kutlamak, kışın soğuk günlerinden sonra insanlar arasında bir canlılık oluşması, uyuşukluğun atılması için şenlik yapılır.
Hangi tarihte kutlanırsa kutlansın ilk dönemlerde hayvancılık ve daha sonra da tarımla geçimlerini sağlayan Türkler için tabiattaki değişikliklerin ticaretle uğraşan yerleşik toplumlara göre daha önemli olduğu kesindir. Hıdrellez, toplumsal yaşamın kökleşmesini grup kimliğinin ifade edilmesini, bireysel yeteneklerin sergilenmesini, kültürel mirasın ifade edilmesini ve yeni nesillere aktarılmasını sağlayan karmaşık, sosyo-kültürel bir formdur.
Sivrihisar’da hıdrellez 6 Mayısta kutlanır. Hıdrellezden 1-2 gün önce evler silinip süpürülür. Çeşitli yiyecekler, içecekler yapılır. Börekler açılır, tatlılar hazırlanır. 5 Mayıs gecesi bir gülfidanının dibine dilekler adanır. Dilekler şekillerle belirlenir. Ev isteyenler ev resmi yapıp gülfidanının dibine gömerler. Para isteyenler para resmi yapar veya gülfidanına para asarlar, kısmet isteyenler kısmetlerinin özelliklerini bir kâğıda yazar ve gülfidanının dibine gömerler. Dileklerin gerçekleşmesi için Hıdrellezin uğruna içtenlikle inanmak gerekir. İnanmayanların dilekleri gerçekleşmez.
Sivrihisar’da 6 Mayısta genellikle piknik, mesire alanlarına gidilir. Kimi aileler birleşerek 2-3 aile şeklinde eğlenmeye giderler. Bu yerler genellikle, Sivrihisar’daki Uça Park, Gültekin Topçam Parkı, Bademlik dinlenme tesisi. Gavur Bağları, Dörtyol Nasreddin Hoca Parkı ve Yunus Emre Kasabasıdır. Sivrihisar halkı olsun çevredeki köyler ve ilçelerden olsun çoğunluk 6 Mayısta Yunus Emre’yi tercih eder. Çünkü burada Yunus Emre’nin mezarı bulunmaktadır. Hatta 6 Mayıs günü Sivrihisar’dan Yunus Emre’ye gitmek için otobüsler kaldırılır. Gidenler Yunus’un mezarını ziyaret ederler. Burası aynı zamanda yeşillik ve ağaçlık bir alandır. Bu alanda yanlarında getirdikleri yemekleri yerler ve gezerler. O gün Yunus Emre kasabasına pazar da kurulur. Burada alış-veriş edilir. Yunus Emre’nin mezarının yanındaki büyük alanda pilav ve ayran dağıtılır. Toplu yemek yenilir. Zengin kişiler ya da adağı bulunanlar Yunus’un mezarında dua ederek kurbanlarını keserler ve orada dağıtırlar
Hıdrellez günü genç kızlar ve çocuklar ip atlarlar. Erkekler genellikle futbol oynarlar. Yaşlı- genç, kadın erkek, çoluk-çocuk herkes salıncakta sallanır. Bunun sebebi de salıncakta sallanırken tüm dertlerin kederlerin düşeceğine, yok olacağına inanılmasıdır. Kızlar darbuka çalıp türküler söylerler, maniler atarlar ve çeşitli oyunlar oynarlar.
Hıdrellez günü ya da bir gün önce “Hıdrellez Kınası“ yakılır. Hıdrellez kınası ellere ya da ayaklara yakılır. Çocuklar ve gençler “Çıkrık” denen oyun aracına binerler ve eğlenirler. Çıkrık, “ T ” şeklinde bir ağaçtır. Kazığın ucu sivriltilerek yere çakılır. Çakılan kazığın üzerine uzun bir ağaç tam ortasından oyularak yerde çakılı olan kazığın üzerine oturtulur. Daha sonra ise, ağacın uç kısımlarına karşılıklı birer kişi binerek dönmeye başlarlar. Kim diğerini düşürürse oyunu o kazanır.
Hıdrellez günü yumurta yemek bir adettir. Kaynatılmış yumurta soyulup soyulan kabuklar başın üzerinden geriye doğru atılır. Böylece dertlerden, kederden yumurta gibi soyulup kurtulacağına inanılır. Hıdrellez sabahı çimenlerde sağlık, uğursuzluktan ve baş dönmesinden arınmak, sağlık kazanmak için yuvarlanılır.
Hıdrellez günü gölle kaynatılır. Göllenin içinde; buğday, nohut, fasulye gibi hububatlar bulunur. Gölle kaynatıldıktan sonra en az 7 eve dağıtılır. Konu-komşuya verilir. Gölle kaynatılınca bolluk bereket olacağına inanılır.
Hıdrellez günü iki ayrı tencereye süt pişirilip yoğurt yapmak için konulur. İkisi de mayalanmaz ve tencerelerin üzerleri kalın örtülerle kapatılır. Kapatıldıktan sonra tencerenin birine ”Var yoğurdu” diğerine “Yok yoğurdu” denir. Mayasız yoğurtlardan örneğin “Var yoğurdu” tutarsa o yıl ailede varlık olacağına “Yok yoğurdu” tutarsa da yokluk olacağına inanılır. Hıdrellez günü un elenmez, elenirse o yıl çok sinek ve böcek olacağına inanılır.
5 Mayıs gecesi un tahtasına un elenir ve düzgün bir şekilde yayılır. Ertesi gün bakıldığında unun üzerinde çocuk ayağı izi varsa o yıl çok çocuk olacağına, koyun izi varsa o yıl kuzuların çok olacağına inanılır. Hıdrellez günü açların doyurulması, dargınların barıştırılması, üzüntülü olanların sevindirilmesine çalışılır.
Hıdrellez gecesi, Hızır peygamber kimin kapısına gelirse onun bolluk içinde yaşayacağına inanılır. Bunun yanı sıra sadece hıdrellez günü değil diğer günlerde de kapıya gelen yabancı yoksul, fakir kişilere para verilir, karınları doyurulur. Hızır’ın bu kişilerin kılığına girip geldiğine inanıldığı için geri çevrilmezler.
* * *
KOÇ KATIMI (SALIMI)
Hayvan yavrularının kışın soğuğa ve açlığa dayanıksız oluşlarından dolayı, yavrulama zamanlarının denetim altına alınması amacıyla sürülerden ayrılan erkek hayvanların sürüye geri salındığı zamandır.
Koçlar genellikle haziran- temmuz aylarında sağmal sürüden ayrılır. Koçlar ayrıldıktan sonra ağıllarda özel olarak yemlenir ve beslenir. Koç katımı tarihi bölgeden bölgeye değişmekle birlikte genellikle 15 Ekim- 20 Kasım arasında sağmal sürüye salınır. Koçları bu tarihler arasında salmanın sebebi, doğacak kuzuların kış soğuğundan fazla etkilenmemesi içindir. Çünkü koyunların kuzulama süresi 5 ay (150 gün) dür. Ekim ve kasımda koçlar sürüye salınırsa kuzular mart- nisan aylarında olur. Böylece kış mevsimi atlatılmış ve kuzuların hasta olması, üşümesi önlenmiş olur. Koçlar sürüye katılmadan önce çeşitli renklerdeki toz boyalarla boyalanır ve koçlara hasta olmamaları için hap atılır. Bu toz boyalar kırmızı, mavi, sarı, pembe, yeşil her renkte olur. Koçların alnı, boynuzları, sırtı güzel bir şekilde boyanır. Böylece koçlar sürüye salındığı zaman sürünün içinde kendilerini belli ederler. Kimi koç sahipleri boyamanın yanı sıra koçlara kına yakarlar. Kına sulu bir şekilde karılır ve koçun alnına, sırtına sürtülür.
Koç katımında bazı inanışlar da karşımıza çıkmaktadır. Koçlar sürüye katılırken; imam gelir ve dua eder. Böylece alınacak dölün bereketli olacağına inanılır. Koyunlara, koçlar sürüye katılmadan önce tuz verilir. Bunu yaparak koyunların daha çabuk koçlanacağına (çiftleşeceğine) inanılır. Koçlar sürüye katıldıktan sonra meraya doğru giderken sürünün önünden hamile bir bayan geçerse o yıl kuzuların ikiz olacağına, erkek bir kişi geçerse erkek olacağına, bayan geçerse de o yıl kuzuların dişi olacağına inanılır.
* * *
RAMAZAN BAYRAMI
Sivrihisar’da ramazanlar manevi bir hava içerisinde geçer. Ramazan gelmeden önce bazlamalar pişirilir, yufkalar gözlemeler yapılır. Ramazanda evlerde iftarlık ve sahurluk yemekler yapılır. Börekler açılır. Evde pişen yemeklerden özellikle fakir fukaraya dağıtılır ve doyurulur. İftardan önce sıcak ramazan pidesi alabilmek için fırınların önünde uzun kuyruklar olur. Yine ramazanda Sivrihisarlılar ekmek fırınlarına pide yaptırırlar. Bu pideler kıymalı ve yumurtalı olur. Pideyi yaptıracak kişi malzemeleri önceden hazırlar ve fırına götürür. Fırında pide yaptırmak Sivrihisar’da bir gelenek halini almıştır. Genellikle kadınlar ve genç kızlar camilere mukabeleye giderler. Akşam iftar vakti tüm aile bireyleri sofranın başında toplanır ve ezanı beklerler. Çeşitli yemekler yapılmış, tatlılar hazırlanmıştır. Kumlu yol mezarlığının yakınında bir ramazan topu bulunmaktadır. Bu top akşam ezanla beraber ateşlenir. Sivrihisarlı ezanın ve topun sesini duyunca orucunu açar. Yemekler yendikten sonra teravih namazı için abdestler alınır ve camiye gidilir. Camii minarelerine ve özellikle saat kulesine “Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan” yazılı mahyalar asılır. Teravih namazından sonra erkekler kahveye giderler, esnafla otururlar. Çoğu esnaf sahura kadar açık olur. Kadınlar ise akşamdan sahur için hazırlıklarını yaparlar. Sahur vaktinden 1-2 saat önce ramazan davulcuları sokağa çıkarlar. Çeşitli havalarda çeşitli maniler söyleyerek uyuyanları sahur için uyandırırlar. Hatta ramazan davulcuları kapıya veya pencere dibine gelerek davul çalıp mani söylerler. Böyle olunca davul çalıp mani söylediği evden davulcuya belli bir miktarda bahşiş atarlar. Bu manilerden birkaç örnek;
Ulu camii direk ister Söylemeye yürek ister Benim kamım tok ama Arkadaşım börek ister
Halayıklar halayıklar Ocak başında uyuklar Davulun sesini duyunca Pirincin taşını ayıklar
Sahurunu yapan Sivrihisarlı orucunu tutmak için niyet eder. Yine ramazanda komşular ve akrabalar birbirlerini iftara davet ederler. Yenilir, içilir. Bu da birlikteliği ve beraberliği sağlar.
Eskiden ramazanlarda şimdiki buğday pazarı denen yerde akşam ramazan eğlenceleri olurmuş. Buraya ip cambazları gelir, gösteri yaparak halkı eğlendirirlermiş.
Bu uygulamalar bir ay boyunca devam eder. Ramazan bayramından bir hafta önce evler ve bahçeler silinip süpürülür. Evde genel bir temizlik yapılır. Yine bayram için çeşitli yemekler özellikle bamya çorbası, kelem dolması, yaprak sarması, hoşaf, un helvası, kabak tatlısı ve çeşitli börekler yapılırdı. En önemlisi ise baklavadır. Mahalledeki kadınlar toplanıp yardımlaşarak birbirlerine tepsi tepsi baklava yaparlar. Bayrama 3-5 gün kala bayram alış-verişine çıkılır. Bayram için fıstık, şeker, kolonya, çikolata alınır. Mutfak malzemeleri tamamlanır. Çocuklara bayramlık elbiseler, ayakkabılar alınır. Arife günü genellikle ikindi ezanından sonra mezarlıklar ziyaret edilir. Yapılan baklavalar şerbetlenir. Yine arife günü genç kızlar ve kadınlar ellerine kına yakarlar.
Bayram sabahı erkekler bayram namazına giderler. Bayram namazından çıktıktan sonra erkekler camide kendi aralarında bayramlaşırlar. Eve gelince yemek yenilir ve ardından ev halkı kendi arasında bayramlaşır. Dedeler ve babalar çocuklara bayram harçlığı verirler. Daha sonra çocuklar 3-4 arkadaş toplu bir şekilde ellerine poşetleri alarak ev ev dolaşırlar. Bu dolaşma sırasında çocuklara şeker, fıstık, çikolata, para verirler. Çocuklar gittikleri evlerde bayramlaşırlar. Büyüklerin ellerini öperler. Aldıkları hediyeleri poşetlere doldururlar. Genç kızlar ve erkekler salıncakta sallanırlar. Çıkrığa binerler. Nişanlılar, evliler ev ev dolaşarak hısım, akrabaları ile bayramlaşırlar. Gittikleri evlerde onlara sofra kurulur. Bayram için hazırlanan yemeklerden yerler. Bu uygulamalar bayram bitene kadar devam eder.
* * *
KURBAN BAYRAMI
Ramazan bayramında yapılan uygulamaların birçoğunu burada da görmekteyiz. Ramazan bayramından farklı olarak; kurban bayramından bir hafta on gün önce Sivrihisar’ın büyük ve geniş alanlarına “Buğday Pazarı” na köylüler kurbanlık hayvanlarını getirirler. Bu geniş meydanlarda hayvanlarına baraka yaparak satışa sunarlar. Bu pazarlarda genellikle küçükbaş koyun-keçi, büyükbaş olarak da sığır bulunur. Sivrihisarlılar bu hayvan pazarlarında gezerek bütçelerine göre kurbanlık hayvan satın alırlar. Bakacak yeri olanlar hayvanları alıp götürürken, yeri olmayanlar hayvan sahibiyle bayram sabahı kurbanı getirmesi suretiyle anlaşırlar. Kurbanlık hayvanların bakımı önemlidir. İyi bir şekilde bakılır ve beslenirler. Hatta kurban bayramına 3-4 ay kala bu kurbanlık hayvanlar sahipleri tarafından ayrı bir yere alınarak özel bir şekilde bakılır. Daha sonra kurbanlık hayvanlara kına da yakılır.
Yine kurban bayramından bir hafta önce evde genel bir temizlik yapılır. Yemekler, börekler, tatlılar hazırlanır. Bayram alış-verişine çıkılır. Çocuklara bayramlık elbise ve ayakkabılar alınır. Evin eksikleri tamamlanır. Arife günü yine mezarlık ziyaretleri yapılır. Bayram sabahı erkekler camiye namaza giderler. Namaz çıkışında tüm cemaat bayramlaşır. Eve gelince yemek yenir ve ev halkı kendi arasında bayramlaşır.
Bayramlaşma bittikten sonra kurban kesmek için hazırlıklar yapılır. Bıçaklar bilenir. Kurbanlık hayvanın ayakları bağlanır, kafası yüzü kıbleye gelecek şekilde yatırılır. Gözleri hayvanın ya kendi kulağıyla ya da bir çaputla kapatılır. 3 defa “Allah ü Ekber Allah ü Ekber la ilahe illallah hüvalla hü Ekber Allah ü Ekber velillahil hamd” diyerek tekbir getirilir ve üçüncü tekbirin sonunda kurban kesilir. Kurban kesildikten sonra yüzme işlemine geçilir. Etin 3/1’i fakir fukaraya, 3/1 ’i komşu ve akrabalara, 3/1’de evde yemek için ayrılır. Ayrılan paylar birinci gün dağıtılır. Kurbanların derisi tuzlanarak ya camiye ya da özel kuruluşlara bağışlanır. Eve ayrılan et pişirilerek misafirlere ikram edilir. Hısım akrabaya bayram ziyaretine gidilir. Eskiden kurban bayramında 3-4 çocuk ellerine bir oklava alarak kapı kapı dolaşırlar evlerden et isterlermiş. Aldıkları etleri de oklavaya takarak gezerlermiş. Daha sonra bu topladıkları etleri çocuklardan birinin annesi pişirirmiş ve onlarda afiyetle yerlermiş.
* * *
YAĞMUR DUASI
Sivrihisar’da yapılan yağmur duasının belli bir zamanı yoktur. Kuraklık, yağmursuzluk ne zaman baş göstermişse yağmur duası o zaman yapılır. Yağmur duası yaz mevsiminde olabileceği gibi kış mevsiminde de olabilir. Genellikle ilkyazın nisan, mayıs aylarında Sivrihisar ve köylerinde yağmur duasına çıkılır.
Sivrihisar’da yağmur duası camii avlusunda yapılabildiği gibi genellikle umuma açık geniş alanlarda da yapılır. Her yerde dua edilebilir. Genellikle yağmur duasında yüksek bir yer tercih edilir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) de yüksek bir yere çıkarak yağmur duası yapmıştır. Bunun sebebi de Allah’a daha yakın olmak içindir.
Sivrihisar ve köylerinde yağmur duası öncesi bazı uygulamalar yapılır. Köylerde davarı çok olan kişiler keçi, koyun, kuzu gibi hayvanları yağmur duası yemeği için verirler. Bazı kişilerde bütçelerine göre gönüllerinden ne koparsa hane başına para verirler. Yemek ateşini yakmak için odunu çok olan kişiler odun verirler. Birkaç kişi ev ev dolaşarak un toplarlar ve bu toplanan unla da kadınlar yağmur duası yemeğinde yemek için “yufka” yaparlar. Küs insanlar birbirleriyle barıştırılır. Çocuklar sevindirilir. Çocuklara şeker, çikolata dağıtılır. Fakir ve kimsesiz çocukların karnı doyurulur. Üzerlerine elbise alınır.
Yağmur duası bir haftalık sürece yayılır. 3-4 gün her vakit namazının sonunda genellikle camii avlusunda dualar edilir. Bu duaya imam, cemaat, kadınlar ve özellikle çocuklar iştirak ederler. Cemaat bilhassa çocukların bu duaya katılmasını ister. Bunun sebebi de; çocukların günahsız olması ve dualarının kabul olunacağına inanılmasından dolayıdır.
Yağmur duasından önce halkın yağmur yağması için uyguladığı bazı pratikler söz konusudur. Bu pratikleri şöyle sıralayabiliriz; Yağmur duasından önce bazı sureler ve ayetler belli miktarda okunur. Hep beraber tüm topluluk bir akarsuyun ya da gölün kenarına gider. Kırk gözlü bağ çubuğunun kırk gözüne de çeşitli dualar okunup suyun içine gömülür. Böylece yağmur yağacağına inanılır. Daha sonra topluluktan bir kişi habersizce akarsuyun içine atılır ve ıslatılır. 70 tane taş toplanır ve bu taşların hepsine çeşitli dualar okunur ve bir torba içinde akarsuyun içine konulur. Yağmurun yeterince yağdığı kestirilince bağ çubuğu ve taşlar sudan çıkarılır. Bir tek taşın bile suya düşmemesine dikkat edilir. Taşlar ve bağ çubuğu suda kalırsa yağmurun dinmeyeceğine inanılır.
Yağmur duasına genellikle Cuma günü çıkılır. Cuma günü çıkılmasının sebebi de Cuma saatinin, gününün ve vaktinin kutsal sayılmasındandır. Yağmur duasına herkes katılabilir. Cuma namazı kılınmadan önce yüksekçe bir yere çıkılır. Genellikle bu yüksek yerler de evliyalar, yatırlar bulunmaktadır. Bu kutsal mekânda Allah rızası için namaz kılınır ve kurbanlar kesilir. îmam dua eder ve cemaat “Amin” der. Parmaklar aşağıya yere doğru çevrilerek havaya kaldırılır. Ellerin böyle tutulması yağmurun gökten yere inişini hatırlatmak, dilekleri daha kesin belirtmek içindir. Allah’ın çaresizlere acımasını sağlamak için, analarından ayrı bırakılan kuzular meletilir, buzağılar böğürtülür ve daha sonra bunlar birbirlerine karıştırılır, emiştirilir. Yağmur olmazsa otlar bitmez, sular akmaz. Yağmur onlar içinde önemlidir. Dua töreni bitince Cuma namazı kılınır ve yine yağmur duası edilir. Namazdan çıkıldıktan sonra yağmur duası yemeğine geçilir.
Yemeğe herkes davet edilir. Civar köylerden, ilçelerden isteyen herkes katılır. Bu yemekte özellikle fakir fukaranın karnının doyurmasına özen gösterilir. Yemek sonrasında artan yemekler fakir fukaranın evine dağıtılır. Eskiden yağmur duası yemeğinde yufka, bulgur pilavı, hoşaf, un helvası verilirdi. Günümüzde ise etli pirinç pilavı, bamya çorbası, helva ve ayran verilmektedir. Yemek sonrasında dua edilir ve yağmur duası sona erer.
* * *
Yorum Yaz