Nasrettin Hoca Akşehirli mi, Sivrihisarlı mı?
Müslüman Türk kültürünün asli şahsiyetlerinden biri olan Nasreddin Hocanın kimliği, adı üzerinde “hoca” ve “molla” sıfatları olmasına rağmen çağdaş algılama biçiminde bu sıfatlarından soyutlanarak sadece “bir mizah ustası” olarak görülmek ve gösterilmek istenmektedir. Bu da onu anlamada, yorumlamada ve ondan bir kültür değeri olarak yararlanmada ortaya ciddi sıkıntılar çıkarmaktadır. Bu yüzden onu asıl kimliği olan “hocalık” vasfıyla ele almak gerekmektedir. Çünkü asırlar boyunca o, sağlam bir İslam inancına sahip bir şahsiyet olarak “camide imam”, “medresede hoca”, ve “gönüllerde sufi” olarak bilinmiştir.”
Bu meselenin doğru anlaşılması için onun önce kısaca biyografisine bakalım. Kaynaklara göre 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde doğan Nasreddin Hocanın babası Abdullah Efendi, Hortu köyünün imamı ve medrese hocasıdır. Nasreddin Hoca, böyle bir insanın evladı olarak ilk dini tahsilini babasının yanında yapmış, ardından bir süre Sivrihisar medreselerinde okuduktan sonra kendini ilmi anlamda daha iyi yetiştirmek için 1236 yılında Konya’nın Akşehir ilçesine gitmiş, burada kelam – fıkıh – tasavvuf eksenli eğitim veren bir medresede devrin önemli alimlerinden ders görmüştür.
Nasreddin Hoca, daha sonra Sivrihisar’a dönmüş ve 1284 yılında vefat edene kadar asli mesleğini burada sürdürmüş, yani camilerde imamlık, vaizlik, müderrislik ayrıca mahkemelerde kadılık yapmıştır. Kaynaklar, onun aynı fıkıh ilmi yanında kelam ilmini de tedris ettiğini ve hafız olduğunu belirtmektedirler. Sünni – Hanefi bir anlayışta olan Nasreddin Hocanın Hanefi fakihlerinden Bağdatlı Kuduri’nin kitabından dersler verdiği de bilinmektedir. Kısacası o, “dini ilimlerde ihtisas sahibi bir alim”dir.
Nasrettin hoca, duygu, düşünce, mizah ve yergiyi de ustalıkla harmanlayıp sunmuştur. Her söylediğiyle güldürmeyi başarır bizi. Ama bunu yaparken aklımızda soru işaretleri oluşturmayı da bilmiştir. Çevresindeki herkes kendine özgü üslubuyla yardımcı olmuştur. Herhangi bir aşırılığa onun zıddı ile karşılık vermiş, yıkıcı değil yapıcı bir tavır izlemiştir. İnsanı önce güldürmüş, sonra düşündürmüştür.
Bu yüzden olsa gerek çoğu kaynakta evliya olarak anılmıştır. Bunda hatırı sayılır tasavvuf bilgisinin de etkisi olmuştur. Nasrettin Hoca burada sayamadığımız birçok özelliğiyle kültürümüzün önemli bir halkasıdır. Nasrettin Hoca, Türk dünyasında, İslam aleminde çok iyi bilinir ve sevilir. Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Kazakistan’da Koja Nasreddin, Özbekistan’da Nasreddin Efendi denince herkesin yüzünde bir gülümseme belirir.
***
Şubat 2018 tarihlerinde Eskişehir Şehir Tiyatrolarında oynanan “39 BASAMAK” adlı oyununu izleyen yazar Murat Atikel’in oyun hakkında değerlendirmesinin özeti.
Eskişehir’de kime sorsanız, size Nasreddin Hoca Sivrihisarlıdır der. Eskişehir Şehir Tiyatrolarının “39 Basamak” adlı oyununu geçtiğimiz günlerde izleme fırsatı yakaladım.
Eskişehir’de sahnelenen oyun ise Türkiye’ye uyarlanmış hali. İstanbul’dan başlayıp, Konya’ya Akşehir’e uzanıyor.
Oyunun birçok yerinde Nasrettin Hoca göndermeleri yapılırken, bir yerinde de “Akşehirli Nasreddin Hoca” deniyor. Arada bir Sivrihisar göndermesi olur mu diye bekliyorsunuz, ama yok. Üstüne basa basa Nasreddin Hocanın Akşehirli olduğu vurgulanıyor.
Yani, bir Eskişehirli olarak bu oyunda da madem bu kadar Nasrettin Hoca geçiyor ve yaşadığı Akşehir’den de bahsediliyor, o zaman doğduğu Sivrihisar’dan da hiç bahsedilmez mi diye insan düşünmeden edemiyor. Bu beni çok rahatsız etti. Çok mükemmel bir oyun, ama neden böyle bir durum yaşanıyor.
Sözün özü, “39 Basamak” çok şahane bir oyun, ama Nasreddin Hocayı “Akşehirli” göstermesi bize yanlış geldi. Hem bir de sonra Sivrihisarlıları Şehir Tiyatrolarından soğutmayalım lütfen… Oyunda bu konuda bir düzeltme yapılması gerekmez mi sizce de…
10.2.2018
Murat Atikel-2eylul.com.tr
Yorum Yaz